10 Kasım Düşünceleri (1)

10 Kasım Düşünceleri (1)

10 Kasım Düşünceleri (1)

Büyük önder Gazi M. Kemal ATATÜRK, 10 KASIM törenlerinde yine puslu-yaslı törenlerle anıldı. Yıllar yılı 10 KASIM’ları kalıplaşmış tören biçiminden kurtaramadık. Son birkaç yıl hariç, resmen milli yas tutuluyordu. Atatürk için 40 yıl yas tuttuk, “izindeyiz” çığlıklarıyla yemin-kasem ettik. Ettik de ne oldu? Türklüğü, Türk’ün tarihin, ruhunu ve kaderini temsil eden bir misyona nüfuz etmek, bu misyonu hep canlı tutmak varken, anlamak ve araştırmak dururken işi törenlerle geçiştiriverdik.
İşin hep kolayına kaçtık. Atatürk’ü doğru dürüst anlamadık ve anlatamadık. Araştırmak, ders almak, geleceği de buna göre inşa etmek varken çelenk koyduk, siren ve korna çaldık, hazırol vaziyetinde heykel selamladık.
Dağı-taş, şurayı-burayı O’nun heykel ve büstleriyle doldurduk.
Üstelik çoğunda üniformalı anıtlarıyla meydanlarda O’nu tek adam olarak yalnız bıraktık. Türkiye, adeta tek adama dayanan bir Ortadoğu Cumhuriyeti gibi gösterildi. Hatta O’nu yer yer, zaman zaman bir baskı aracı gibi kullanarak, kendi çıkar ve politik amaçları için kullananlar oldu.
O’nu kah sağcı, kah solcu, en çok da devrimci ve sosyalist yaptılar. Oysaki ATATÜRK, ne sağcı ne de solcu idi. O, gerçek bir milliyetçi, inançlı bir vatansever, kendini milletine adamış müstesna bir önder idi. İnkılapçı (Yenilikçi anlamında devrimci) idi ama sosyalist devrimle, beynelmilel solculukla hiçbir ilgisi yoktu.
Bütün Türk Milleti’nin tarihi Lideri olmuş koca Atatürk’ü şu veya bu partinin veya kuruluşun “O yalnız bize aittir” zihniyetiyle kendilerine maletmeleri doğru mudur? Bunu en çok da solcu geçinen çevreler yaptılar. Şimdi de RP’nin “Atatürk yaşasaydı RP’li olurdu” yakıştırmalarına çok kızıyorlar. Aslında iki tarafın da buna hakkı yok.
Bizim anladığımız kadarıyla Tarih’in bize öğrettiği çağın gelişmesinin bize gösterdiği şudur: Dünyaya hem Batı’ya, hem Doğu’ya, hem Kuzey’e, hem de Güney’e açılacaksınız, ama kendi tarihinizden, kendi kimliğinizden kopmadan.
ATATÜRK, Batı’ya açıldı açılmasına ama kendi köklerimizden, tarihimizden, dilimizden ve dinimizden de vazgeçmedi. TÜRK TARİH KURUMU, TÜRK DİL KURUMU, HALKEVLERİ, TÜRK OCAKLARI vb. kuruluşlarla ulusal kültürümüzün unutulmuş köklerini araştırdı, her alanda büyük atılımların öncülüğünü yaptı.
İstiklal savaşımızın büyük Komutanı, aziz yurdumuza yönelen Yunan’ı maşa yapmış Batı emperyalizmine, yani Haçlı saldırısına karşı milletiyle ve kahraman ordusuyla kazandığı zaferin ardından T.B.M.M ‘ne çektiği telgrafın sonunda “Muvaffakiyet Allah’tan” diyordu.
Bu konuya yarın devam etmek üzere hoşça kalın…ıH

14 KASIM – TOKAT GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir