Cemalettin Yarkın yazdı: “İşte bu ‘altın cümle’ milletçe, birlik ve beraberliğimizin değişmez mührüdür. Bölücülüğe ve ayrılıkçılığa asla geçit vermez.”
Nedir 19 MAYIS 1919 ruhu? Başka bir deyişle, 19 MAYIS 1919 ruhu demekle ne anlıyoruz veya ne hissediyoruz?!
19 MAYIS 1919’da meşalesi hürriyet ve istiklal olan Kuva-yı Milli’ye hareketi ve onun yüce önderiyle, OSMANLI’nın ipini çeken düvel-i muazzamaya, Misak-ı Milli (ulusal ant) ile belirlenmiş son vatan topraklarını parçalayıp yutmak isteyen emperyalizme karşı yıllar süren bir ölüm – dirim savaşında TÜRK MİLLETİ’ni zafere götüren ruhtur o ruh!…
“Emperyalizm” dedik ya, peki bu emperyalizm nedir? ne menem bir şeydir? Emperyalizm tek kelimeyle “yayılmacılık” demek. Ekonomik-teknolojik güçlerini silah gücüyle de destekleyip siyaseten kullanan devlet veya ülkeler, başka ülkelerin yeraltı ve yerüstü kaynaklarına el koyuyorsa veya topraklarını işgal edip koloniler kuruyorsa, bunun adı emperyalizmdir. Sömürgecilik olarak bilinir. Öyle ki, 400 yıl boyunca, yeryüzünde sömürgecilerin ayak basmadığı bir yer kalmadı. Amerika, Afrika, Asya ve Avusturalya kıtalarında hakimiyet kurup, maddi değer olarak ne buldularsa Avrupa’ya taşıdılar.
Sömürgeci emperyalistler gittikleri her ülkede toplumun nabzına göre şerbet verdiler, işbirlikçileri kullandılar. Öyle ki o toplumlar, yüzyıllarca uyutulup sömürüldüklerinin farkına bile varmadılar. Nice sonra sömürü çarkından kurtulmayı başarmış bir Afrika ülkesinde, bir Afrikalı milliyetçi anlatıyor: “Yeraltı ve yeryüzü kaynakları zengin ülkemize sömürgecilerle birlikte Hristiyan misyonerler geldiler. Bize Tanrı’yı, İsa’yı ve dua etmeyi öğrettiler. Mutlu olacağımızı söylediler. Gözlerimizi yumup ellerimizi açıp dua ediyorduk. Bir gün gözlerimizi açtığımızda bir de baktık ki bizim ellerimizde incil, onların ellerinde ALTIN ve zengin topraklarımız vardı.”
Daha sonraları (1914 – 1918) ve (1939 ve 1945) yıllarında, Avrupa ve A.B.D. merkezli sömürgeci güçler arasında iki kez (1. Ve 2. DÜNYA SAVAŞLARI) dünya kaynaklarını ve pazarlarını paylaşım kavgaları çıktı. Ve sonuçta korkunç yıkımlar ve milyonlarca insanın ölümlerine sebep olundu.
1.DÜNYA SAVAŞINDA, çöküş dönemindeki Osmanlı Devleti ise maalesef bir figüran gibi kullanılmıştı. Müttefiki olan Almanya galip gelseydi bile, taraflar borç masasına oturur oturmaz bu kez aslan payını Almanya almak üzere, Osmanlı toprakları emperyal güçler tarafından yine paylaşılacaktı.
Bu oyunu kim bozdu? Emperyalist saldırılara “Ya İstiklal, Ya Ölüm!” diyerek kim karşı koydu?! 19 MAYIS 1919’daSAMSUN’dan yola çıkan bağımsızlık ve özgürlük meşalesini tutuşturan, TÜRK’ün makûs talihini değiştiren, Osmanlı’nın imzalamak zorunda kaldığı SEVR’i tarihin çöplüğüne atan ve zaferini LOZAN’la perçinleyen şanlı Kuva-yı Milliye, kahraman Mehmetçik ve onun Başkomutanı Mustafa Kemal ATATÜRK…
Başka bir ifadeyle, “KURTULUŞ”un ardından “KURULUŞ” … HER ALANDA YAPILAN ÇAĞCIL YENİLİKLER VE DEVRİMLER… Az zamanda yapılan çok ve büyük işler… Sağlıkta ve eğitimde, tarımda ve sanayide akılcı atılımlar… Fabrikalar… Millileştirilen maden işletmeleri, limanlar, demiryolları… Yeni döşenen demiryolları… Makine-Kimya Endüstrisi, Maden-Tetkik-Arama kurumları… Etibanklar, Sümerbanklar…
Ve ANITKABİR Müzesi’nin duvarında bir levha ve bu levhada ATATÜRK’ün kendi el yazısı ve imzasıyla yer almış bir cümle: “İSTİKLAL HARBİNİ YAPAN VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ’ni kuran TÜRKİYE HALKINA TÜRK MİLLETİ denir.” Dikkat buyrulursa, Kurucu ATA / Kurucu İRADE, Türkiye halkları demiyor; TÜRKİYE HALKI diyor. İşte bu “altın cümle” milletçe, birlik ve beraberliğimizin değişmez mührüdür. Bölücülüğe ve ayrılıkçılığa asla geçit vermez…
HÜRSÖZ GAZETESİ