By
HABERLERDEN ESİNTİLER…
İstanbullularla denizin arası, duvar halinde yükselen yapılarla kapanıyor.”
İstanbullu vatandaşlarımız, bu durumdan dolayı Belediyelerine minnet ve teşekkürlerini sunmalılar. Öyle ya, denize giripte boğulmasınlar ve deniz manzarası seyredip iştahları artınca mutfak masrafları da artmasın diye etkin önlemler alınıyor demek ki… Yalnız bu kez, sıkıntıdan ve havasızlıktan boğulmak ise, vatandaşın kendi sorunu…
“Turistler, gittikleri ülkede biraz da serüven zevki tatmak istiyorlar.”
Öyleyse hemen bizim ülkeye, bu arada Tokat’a da gelsinler. 80 bin nüfuslu şehrimizin trafik curcunası tek ana caddesinde karşıdan karşıya geçelim derken, unutamayacakları serüvenler yaşatırız onlara… Yaya geçitlerindeki yanmayan trafik lambalarına da bakıp bakıp, “şu Türk’ün işine bak” deyip şaşıp kalırlar üstelik…
“Fatih Sultan Mehmet Han, Semerkant Rasathanesi Müdürü ve o devrin ünlü bilginlerinden Ali Kuşçu’ya İstanbul’a gelmesi ve Fatih Medresesine Müderris olması için 1000 akçe yolluk ve 200 akçe aylık vermiş.”
Bugünkü parayla Ali Kuşçu’ya verilen yolluk 40 milyon, bağlanan aylık ise 8 milyon lira ediyormuş. Ne yani, bugün biz de veriyoruz milyonları… Ancak, öyle alime, bilgine değil tabii… Ajda Pekkan’a, Nükhet Duru’ya, Ahu ve Banu’lara…Ha bir de, Vesilinoviç ve Stankoviç’lere…
Bulgar Rejimi’nin zulüm belgeseli; “Soydaşlarımıza hap içirip uyutuyorlar… Açlığa mahkum ediyorlar.. Sürüyorlar 5-15 yaş arasında henüz sünnet olmamış Türk çocuklarına özel damga vuruyorlar… 3-11 yaş arası Türk çocuklarını ailelerinin elinden zorla alıp, özel kamplarda eğitiyorlar.”
Bu, zulüm belgeselidir. Buna komünizm belgeseli ve faşizm belgeseli de denebilir pekala… Çünkü üçünün de birbirinden pek farklı şeyler olmadıkları iyice anlaşıldı artık…
“Tokat Orman Dairesi, kavak fidanı talebinin ancak kırkda birini karşılayabiliyormuş.”
Tokat bir kavakçılık bölgesi ve kırkda bir nisbeti… Ne diyelim, “Kırkbir kere maşallah” demekten başka… Demek ki, kavakların zekâtını veriyorlar.
28 HAZİRAN – SESİMİZ GAZETESİ
