TOPLUM KALKINMASI VE MAHALLİ İDARELER SEMPOZYUMUNDAN NOTLAR
“Sempozyum”un ikinci gününde “tebliğ”ini sunan Marmara Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Halil Nadaroğlu şöyle diyordu: “Bazı eski valiler, arabasının önüne çıkan duvarı yıktırdı. Şimdi bunu yapamazsınız. Hukuk kuralları çerçevesinden çıkarsınız, takılırsınız.”
“Hukuk kuralları” “Mevzuat hazretleri”… Biliyoruz efendim, elbette hukuk, elbette mevzuat!. Peki toplumun istekleri, toplumun ihtiyaçları mevzuatı aşarsa, aşmaktaysa ne olacak? Bir yanda canlılığını dinamizmi yitirmiş mevzuat; öbür yanda sürekli isteyen, değişen, kaynaşan bir toplum. Efendim aceleniz ne? “Mevzuat Hazretleri” ne der sonra?. Tabii mevzuatı değiştireceğiz ama yavaş yavaş, usul usul… “Toplum süreci” çok uzun ve karmaşık bir olgudur. Çağdaş uygarlık düzeyine, hatta üstüne çıkacağız çıkmasına amma daha önümüzde çok uzun zamanlar var. Hele nüfusumuz bir 70 milyona çıksın, 2., 3. Boğaz Köprülerini de yapalım, bakın görün o zaman siz kalkınma nasıl olurmuş! Yalnız, hukuk kuralları çerçevesine aman dikkat… ve yavaş yavaş…
Bize yıkan Vali lazım, sayın Nadaroğlu! Yıkan ve yapan Vali!. O eski valiler olmasaydı, birçok illerimiz bugünkü düzeylerinde dahi olmazlardı. Bir Mehmet Varinli olmasaydı, Sivas bugünkü Sivas olur muydu? Onun için hala anılıyor.
Ey, memleketin etkili ve yetkili kişileri!. Tokat Valisi Recep Yazıcıoğlu, gece rüyasında görüp sabah kalkar kalmaz duvarları yıkmıyor. İyi niyete, çağdaş düşünceye yaslanarak ve bir ekip çalışmasına dayanarak ve Tokat’lıya, Tokat köylüsüne güvenerek yola çıkıyor azimle ve inançla… Tek başına ben bilirim ve ben yaparım da demiyor. Şundan belli ki toplantılar, sempozyumlar düzenletiyor, memleketin bilge kişilerini çağırıyor… “Burada tartışacağız, ne yaptık, ne yapacağız, varsa hatamız nedir?” diyor. “Kıt kaynaklarımızı üretken yatırımlara ayırmamız gerekir.” “İlerde proğram bütçe değil, torba bütçe”, “Bürokrasi’den arındırılmış mahalli hizmetler”, “Vali halkın emrindedir, Vali de seçimle gelmeli” diyor. “25 milyon lirayla 40 köye kanalizasyon yapacağız” diyor. Diyor ve yapıyor…
“Sempozyum”un ikinci günü, toplantının havası ısınmaya ve renklenmeye başladı. 1. oturumun başkanlığını hocaların hocası, Tokatlı’nın eniştesi Prof. Dr. Bedri Gürsoy yürütürken bilgece sözleri ve zarif nükteleriyle herkesin kalbini fethetti. Öğleden önceki 1. oturum da Doç. Dr. Kenan Mortan, Doç. Dr. Şükrü Karatepe, Prof. Dr. Halil Nadaroğlu, Prof. Dr. M.Emin Toğay, değerli bilgilerle yüklü “tebliğ”lerini sundular.
Öğleden sonraki 2. oturumda başkanlığı tanınmış idarecilerden Merkez Valisi Fethi Aytaç yürüttü. Bu oturum da Valimiz Recep Yazıcı oğlu, Doç. Dr. Nezih Varcan, Doç. Dr. Zerrin Toprak, Prof. Dr. Sacid Adalı, Doç. Dr. Güngör Erdumlu değerli tebliğlerini sundular.
Her “tebliğ”in sonunda 5 dakika soru-cevap uygulaması yapıldı. Bazılarının sorusu, soru olmaktan çıkıp, adeta bir tebliğ haline geliyordu o da başka. Bazı hakkı gerekçeyle “soru”nun bir katkı haline dönüşmesi normal sayılmakla beraber, “tebliğ”e “katkı” sınırını aşıp işi laf ebeliğine dönüştürenlerin varlığı da bu tür toplantılarda görmeye alıştığımız sahnelerdi.
Evet, ikinci gün sempozyum, renklendi ve hareketlendi demiştik. Öyle ki Vali Yazıcıoğlu, zaman zaman, “Eser”in mimarı olarak “Tokat olayı”nı savunma gereğini duydu. Yerden göğe haklıydı. Vali Yazıcıoğlu, niçin haklıydı, onu da yazacağız….
11 HAZİRAN – SESİMİZ GAZETESİ