“TOKAT OLAYI”NIN İKİ GÜNÜ (1)

“TOKAT OLAYI”NIN İKİ GÜNÜ (1)

“TOKAT OLAYI”NIN İKİ GÜNÜ (1)

8-9 Ekim günleri Tokat Merkez ilçe ve köylerinde yapımı bitirilip hizmete giren okul, lojman ve sağlık evlerinin açılış törenlerinde bulunduk. 22 birimce toplam 129 derslik, 15 öğretmen lojman ki, bu bitirilen iş, bu bapta planlanıp yapımı gerçekleştirilen işlerin sadece bir parçasıdır. Yıllık yapımın onikide bir parçası.
Peki ama yapılan işin özelliği neydi? Mesela, Plevne Ortaokulu’nun 140 milyonluk raiç bedelli 14 derslikli ek binasının, sadece 26 milyon liralık bir ödenekle yapılabilmesinin arkasında yatan gerçek neydi? Acaba neydi, Ulaş köyündeki 14 milyonluk sağlık evinin 4 milyonluk bir devlet katkısıyla hizmete girebilmesindeki sır? Tokat ölçeğinde bir başka ilin; “-Biz bu yıl seferberlik ilan ettik; 40 derslik yapacağız” demesine karşın, yılda 1500 derslik yapabilen, bu işi öbür ilden sadece sembolik bir ödenek farkıyla başarabilen Tokat İlinin yaptığı iş, neyin nesiydi? Ona (seferberlik) denir ise, bunun adını ne koyacaktık? Herhalde “Japon mucizesi” kabilinden “Tokat’ta Türk Mucizesi” dense palavra sayılamazdı.
Palavra sayılamazdı ama, işin mimarı işin adını da koymuştu. “Tokat Olayı” “Tokat Modeli yok, belki bir Tokat olayı var” diyerek. Bu ad tuttu. Yurdun bir ucundan öbür ucuna yankılandı. Yankısı en çok başkentte duyuluyordu. “Tokat Olayı’nı Başbakan ve DPT dikkatle takip ediyordu.”
Böyle dedi, olayın yapımcısı Valimiz Recep Yazıcıoğlu, söz konusu törenler sırasında. Demek ki, sayın Başbakan’dan siyasi destek; DPT’den ise verilen vize ve yakılan yeşil ışık var. “Tokat Olayı”na Başkentten destek var kuşkusuz, peki köstek yok mu? Olmaz olur mu? Onu da Vali Yazıcıoğlu’nun ağzından dinleyelim: “-Bazı insanlar rahatsız oldular. Biz, bazı insanları rahatsız etmeye de mecburuz.”
Ve sözlerine şunları ekledi Vali Yazıcıoğlu: “-Tokat Olayı’ndan rahatsız olan, tedirgin olan bir bürokrat kesim var. Sonra bu olay, ya bir de “Model” olursa diyorlar. Başka iller de bu modeli uygularsa ne olur sonra Beyefendilerin yetkileri azalacak, büyüklüklerinden kuşku duyulacak. Ben onlara da söylüyorum: -“Gelin görün, Tokat Olayını diye. Gelmiyor beyefendiler. Ne diyelim.”
“Bürokrasi” aşılmaz ve yenilmez bir kale gibiydi hala. “Bürokrasiyle mücadele kampanyası” da sökmüyordu. “Kale”de birkaç küçük gedik açılmıştı o kadar.
“-200 milyon liraya 100 semt sahasını biz yaparız, dedik. İlgili Genel Müdürlük, 1. Ayda bütçeye konan, yani hazır olan parayı 9.ayda, ancak o da yarısını gönderiyor. Genel Müdür Beyefendi, paranın kalan yarısını da göndermek için – İşi göreceğim- diyor. Adam Tokat’ı düşünüyor. Bre Allah’dan kork! Onca zaman boşa gidecek. Bu sefer de o beyefendi; – işte gördünüz mü bakın olmuyor- diyecektir. 200 milyona 100 semt sahası yapılmaz. DPT’ye çok para verin, diyor. Oysaki çok para yok. O çok para verilirse barajlar, santraller, otoban yollar yapımı duracak. Beyefendinin umurunda değildir bu. O beyefendi korkuyor, biz ayak bağı oluruz diye.”
“- Şu devlet memuru nasıl kök söktürüyor görüyor musunuz Başkent’e gideceksin, yağlayacaksın, pullayacaksın, ağlayacaksın! Ondan sonra taksit taksit verecek. O vatansever, biz vatan haini. Yalnız bu konuda değil, her bir iş bir çile, bir dert yumağı. Benim saçlar niye beyazlamıyor diye hayret ediyorum…”

11 EKİM – SESİMİZ GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir