BURASI RESMİ DAİRE!
“Bürokrasi siyasi iktidarların sermayesiz ortağıdır.”
Sermayesi yok, rizikosu da yok. Siyasi iktidarlar hesap verir, o vermez. Siyasi temsilciler, ara rejimlerde hapse girer, yasaklara uğrar. Hatta ipe gider, o hiçbir yere gitmez. Kendisini yine kendisi denetler. Bürokrasi 100 yıldır Türkiye’nin gündemindedir. Merhum hocamız Halis Cinlioğlu, “Ulusal Savaşta Tokat” adlı kitabında şöyle der: “Kaçakların çoğalışı yalnız cephelerdeki bozukluk ve bozgunluktan değildi. Cephe gerisindeki imparatorluk memurlarının çirkin gidişleri, soyguncu halleri, kadın çocuk demeyip, zor kullanışı da sınır boyundaki askerleri endişede bırakıyor ve en son evinin başına koşturuyordu.”
Her nasılsa Cumhuriyet döneminde de pek fazla bir şey değişmedi. Tek partiden çok parti dönemine geçtik. Bürokrasi hastalığı geçmedi. 10 yılda bir yeniledik. Anayasayı, bürokrasiyi yenileyemedik. Hatta daha da güçlendirdik, büyüttük, palazlandırdık.
Kuşkusuz bürokrasiden büsbütün vazgeçilemez. Çünkü bürokrasi, devletin çarklarını döndüren temel düzenektir. Öyle olmasa, yüzyıllardır varlığını sürdüremezdi. Bizim eleştirimiz, temelde bürokrasiye değil, bürokrasi hastalığına, vatandaşa kök söktüren mevzuat hazretlerine, hem görevini yapmayıp, hem de caka satana, memuriyet ünvan ve nüfuzunu kötüye kullanana, rüşvetçiye, dalgacı ve dubaracıya karşı bir eleştiridir.
Kim ki kendisine emanet edilmiş koltuğun hakkını vermeyi değil de, kendisini birinci sınıf mevkide görür, artık hayır çıkmaz ondan. Asık suratla konuşur hep, hiç yoktan afur tafur yapan da odur. İşiniz ondadır, giderseniz karşısına, veba görmüş gibi irkilir. Oldu mu ya şimdi? Rahatsız ettiniz beyefendiyi (!) İşiniz hakkında küçük bir bilgi rica edersiniz, ağzından lafı cımbızla çekmeniz gerekir. Eğer iki kelimecik laf ederse büyük bir lütuf demektir.
Böyle protatip memure örnek mi istersiniz? Hepimiz karşılaşmıyor muyuz zaman zaman? Ve her defasında (Ben mi ıslah edeceğim?) veya (kim uğraşacak, neme lazım) der geçeriz. Ama bir hükmi şahsiyetin gerekliği varsa, mesela bir kooperatifin tüzel kişiliğini temsil ederek, iş takip ediyorsanız, (neme lazım) diyemeyiz artık. Olayı, basın yoluyla da duyurmak gerekir, belki caydırıcı etkisi olur diyerek. Böylesi bir iyiniyetle ve eleştirisel yaklaşımla diyoruz ki, Tokat Defterdarlığında Milli Emlak Müdürü olan zat, bugünlerde yukarıda tanımını yaptığımız prototif memur tablosunu göstermiştir. Kamu hizmetini gören kişiler, kamu adına bir takım özel yetkilerle de donatıldıkları için, demokrasi geleneğince övgüye de, yergiye de açıktırlar. Siz orada keyfi idare kuramazsınız. İşlemini yürütmek zorunda olduğunuz dosyayı, Kooperatif Başkanı’nın, Tapu-Kadastro Müdürünün ve kendi servisiniz huzurunda fırlatıp yere atamazsınız! “Burası resmi daire” beylik lafının zırhına saklanamazsınız! O beylik zırhını kalemimizle söküp atarız. Demek ki, efendilik, nezaket gibi meziyetlerin sizin indinizde bir kıymeti harbiyesi yokmuş. Biz de anlayacağınız yöntemi uygular ve yazarız böylece.
“Tokat Olayı” nedir, haberiniz yok mu? Bu olayın içinde “Bürokrasiyle mücadele” de var. Demek ki indinizde bunlar da fasa fiso. Her kötülüğün bir bedeli, her suçun bir cezası vardır. Hoşgörüyü geçersiz kılan bir eylem, kamusal otoritenin şamarıyla hizaya getirilir. Bunu hiçbir zaman unutmayın!
23 OCAK – SESİMİZ GAZETESİ