SEMPOZYUM NOTLARI (4)
Bizde niye fenci yetişmiyor? Fen eğitiminde devlet politikası yok. Gelişmiş ülkelerde branşlaşma, ihtisas dallarına ayrılma, lise sıralarında başlıyor. Çok geliştirilmiş zekâ ve yetenek testleriyle öğrencilerin hangi gruba, hangi dala geçeceği tespit ediliyor. Öğrencinin durumu ayrıldığı dalda da dikkatle izleniyor. Buna göre sonradan gruplararası geçişler de oluyor. İşte çağdaş eğitim böyledir.
Oysa ki dünyada ilk defa, zekâ ve yetenek testini 15.yüzyılda kurdukları Enderun Mektebinde Osmanlılar uygulamıştı. O devirde ilim ve fen alanındaki üstünlük de yine Osmanlı’daydı. Sonra ne oldu malum. Üstünlük batıya geçti. Ekonomik, sosyal, kültürel etkileşim üstünlüğü de batı’nın bir imtiyazı oldu.
Eğitimdeki geriliği sadece dini, ahlaki ve manevi yanlarımızdaki boşluklar ve ihmallerle açıklamak da gerçekçi olamaz. Tek kanatla kuş uçmaz. İnsanın da iki kanadı vardır. Biri mana, öbürü de madde. Maneviyatın yanında marifet de, bilgi de, beceri de lazım. Verilen tebliğlerde madde kanadı pek açık-seçik olarak belirlenemedi. Bu belirlenemeyiş, sempozyumun amacına, esas konusuna birçok yönlerden yapılması gereken yaklaşımların belirli bir programı, bütünleme eksikliğinden de ileri gelmiş olabilir. Başka bir ifadeyle hangi tebliğin sempozyumun konusunun, hangi yönüne nasıl bir katkı sağladığı tam anlaşılamadı.
İlgi çekici tebliğler arasında Avukat Osman Özsoy’un sunduğu tebliği bilhassa belirtmek isterim, “Öğretim Modeli” başlığıyla gazetemiz sütunlarında üç gün süreyle yayınlanan tebliğini Osman Özsoy, sempozyumun üçüncü günü kürsüden de sundu. Tebliğin teması, öğretim ve eğitimde ilk, orta ve lise dönemlerini kapsıyordu. Osman Özsoy’un savunduğu tez, öğrencinin sınıfta kalmaması esasına dayanıyordu. Aslında bu tez, Osman Özsoy’un ta 30 yıl önce kendisinin vekil öğretmenlik yaptığı zaman bizzat uygulayıp, başarısını kanıtladığı ve müfettişlerce takdir edildiği bir tez idi. Tezinin inandırıcılığı şurdan belli ki, bunu bütün gelişmiş ülkeler belki kırk yıldır uyguluyorlar ve meyvelerini topluyorlardı.
Osman Özsoy, Batı’da öyle bir modelin uygulandığı bilmiyordu bile. Tam bir model diyemesek bile, modelin can damarını oluşturan bir bölümünü keşfetmişti. Yani uyguladığı sistemi kendi kafasından çıkartmıştı. Bu sisteme bir ad vermek gerekseydi, “ÖZSOYİZM” demek bir hakseverlik olurdu.
7 EKİM – SESİMİZ GAZETESİ