SEMPOZYUM NOTLARI (7)

SEMPOZYUM NOTLARI (7)

SEMPOZYUM NOTLARI (7)

Üçüncü gün öğleden sonra sempozyumu genel değerlendirme oturumuna Prof. Dr. S. Hayri Bolay başkanlık ederken, konuşmacılar olarak Prof. Dr. Ercüment Kuran, Prof. Dr. Şafak Ural, Doç. Dr. Hikmet Celkan katıldılar.
Doç. Dr. Hikmet Celkan; “Eğitim Modelinin tanımını kim yaptı?” diye sordu. “Eğitim Modeli, yeni bir kavramdır. Somut bir model ortaya konması zordur. Ve bu doğaldır” dedi.
Prof. Dr. Şafak Ural, maarif tarihimizde bir model arayışının hala sürmekte olduğunu ve bu sempozyumun da arayış süresinin bir halkası olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Ercüment Kuran, eğitimin tarihiyle ilgili bir tebliğ verilmeyişi, bu sempozyumun, başlıca eksiğidir, dedi.
Prof. Dr. S. Hayri Bolay; sempozyuma eğitim tarihçisi de çağırıldığını, ancak gelmediklerini, Tokatlıların ilme ve ilim adamlarına daha çok sahip çıkmalarını, geçen yılki “Türk Tarihinde ve Kültüründe Tokat” Sempozyumunu çok kaliteli bir kitap olarak yayınladıklarını halde gereken ilginin maalesef Tokatlılarca gösterilmediğini açıkladı.
Sempozyumun kapanış konuşmasını Valimiz Recep Yazıcıoğlu yaptı. Başta tebliğ veren ilim adamları, sempozyuma emeği geçen herkese ve her kuruluşa teşekkür eden Vali Yazıcıoğlu: “Öğretmenleri bu salonda tümüyle bulamadık, bu sempozyum herkesi ilgilendiriyordu, ama evvela onları” dedi.
Ve soruyordu Vali Yazıcıoğu: “İdari yapıyı kim uygulayacak? İngiltere’de, Fransa’da Milli Eğitim Bakanlığı ne yapar Bizde ne yapar? Milli Eğitim personeli, 400 bin dolayında öğretmeniyle 500 bin kişiyi bulur. Peki, bu 500 kişinin özlük haklarını en ince ayrıntısına kadar kim yürütüyor Bakanlıkta 3 tane şube müdürü.”
Sorular ve yorumlar peşpeşe geliyordu: “500 bin kişinin işini 3 tane şube müdürüyle yapmaya kalkınca da “Mamudizm Hastalığı”na yakalanırdınız. Yani büyüyerek büyüme. Merkezi idareyi en ücra yerlere kadar büyütürsünüz. Ve herşeyi standart hale getirirsiniz. Sistemin tabi sonucudur bu. Herşey standart olacak. Maaşlar, terfiler, ders programları… 100 bin liralık iş yeteneğine sahip bir öğretmenle, 1 milyonluk iş yeteneğine sahip öğretmen aynı maaşı alırlar. Bu iş böyle halledilir.”
Ve devam ediyordu Yazıcıoğlu: “İşte böylece doğal gelişim engellenmiştir. Herşeyi standart hale getirerek gelişmeyi durdurursun. Askerde standart olur, sosyal olayda olmaz. Amerika’da, Avrupa’da, cumartesi- pazarı nasıl getireceğini düşünür çocuk. Tatil günü bile okuluna gitmek ister. Bizde de pazartesi sabahı çocuk; -Bugün tatil, okula gitmek istemiyorum – der. Biz de ona, okuldan kaçarsan polis seni götürür, deriz. Bizde neden bu kadar korkutucu bu okul? Bu, bana hüzün veriyor. Biz okul kaçkınıyız. İmtihan korkusu nedir yani Dersin bir sayfası aklınıza gelmiyor, sınıfta kalıyorsunuz. Pamuk ipliğine bağlı bir eğitim – öğretim…”
Bir sempozyum da böyle son buldu. Daha çok, çooook şeyler yazabilirdik. Ne var ki, gazetemizin sütunları daha fazlasını almıyor.
Bu dizi- yazımızı, sempozyumun ilgi çeken kişilerinden Doç. Dr. Galip Karagözoğlu’nun nüktesiyle noktalıyorum.
“Milli Eğitim, sadece eğitimcilere ve politikacılara bırakılmayacak kadar ciddi bir meseledir!”

11 EKİM – SESİMİZ GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir