DEMOKRASİMİZ NEREYE KOŞUYOR? (2)
– Mahalli İdareler seçimlerinin oy dağılımı çeşitlenmesi mi?
– Merkezi yönetim yerel yönetimler üzerindeki vesayetinin pekişmesi mi?
– Siyasi otoritenin hep merkezde odaklaşan görüntüsünün taşraya vuran yansımaları mı?
– Taşra’nın teslimiyetçi ve kaderci kimliğinin değişmediğinin belirlemesi mi?
– Halkın yöntemine katılımının, bir oy vermekten ibaret olduğu mu?
– Hangi demokrasi modelini seçtiğimizin bilinip bilinmediği mi?
– Demokratik örgütlenme bilincine ve çabasına değil, bir yerlere seçilme ve kendini önemsetme duygularına verilen prim mi?
– Demokrasi yolunda varılan yeni bir kilometre taşı mı?
– Politik liderlerin kişisel ihtiraslarının tatmini mi?
Bunlardan birkaçı veya hepsi… Yerel seçimler öncesi, seçim olayının bütün öğeleri yerli yerinde. Siyasi partiler, adaylar, seçim propagandası, seçmen kütükleri, ön seçim, merkez tercihi, seçim gezileri, seçim kuralları, mitingler, toplantılar televizyon konuşmaları ve sandık.
Şekil ve kural olarak ne gerekiyorsa hepsi düşünülmüştür. Seçim sistemi böyle mi olmalıydı, şöyle mi? Tartışması bitmemekle beraber, ortada çoğunluk rejimine dayalı yasal düzenlemeler ve kanuni formaliteler aynen yürürlüktedir.
Şekil ve şemail kusursuz ve özürsüz gibi görünmesine rağmen yine de bir eksiklik, bir boşluk derinden derine hissedilir. Olayların diyalektiğini, önünde ve arkasında yatan gerçekleri görenlerin hissettiği boşluk, bütün formalitelerin ötesine, çıkıveriyor.
Formaliteleri bir yana, demokrasinin evrensel ilkeleri vardır. Çoğulcu, özgürlükçü, demokratik parlamenter sistem demekle de iş bitmiyor. “Katılımcı” da olmak gerekiyor. Katılımcılık, demokrasinin gerçek özünü oluşturuyor. Çoğunluk oylarının yanı sıra azınlık oyları ve farklı seslerin duyulduğu bir ortamda toplum kalkınmasına, bireylerin atılımına ve örgütlenmesine ruh verecek bir dinamizm pek görülmez. Çoğunluk oylarının işbaşına gelmesi de, çoğunluğun katılımcı olduğunu göstermez.
“Katılımcılık” demokrasinin ruhudur, Demokrasiyi sade şekil olmaktan öteye, onu etli, kemikli canlı bir organizmaya dönüştürür adeta…
“Katılımcı demokrasi” çoğulcu, özgürlükçü, demokratik parlamenter sistemin omurgasıdır. Başka bir deyimle, demokrasinin bütün kurumlarının etrafında döndüğü eksenidir. Ve işin bam telidir.
16 MART – SESİMİZ GAZETESİ