DEMOKRASİMİZ NEREYE KOŞUYOR? (3)
“Katılımcılık” işin bam telidir, demokratik yönetimin can damarıdır amma ve lakin biz bunu beceremeyiz. Çünkü bizde, tabandan gelen bir demokrasi geleneği yoktur. Bizde devrimler, reformlar hep tepeden inme gelmiştir. Vatandaşın sahip olduğu demokratik hakların birçoğu da bir nevi lütuf gibi verilmiştir. Katılımcı demokrasi Avrupa’ya vergidir.
Hem “demokrasi” zaten latince bir sözcük. Bize, Batı’dan girmiş bir kavramdır. Ne demekmiş demokrasi? Latince “demos” ile “cracy” kelimelerinin birleştiği “Demos” halk demek “cracy” de yönetim demek, ikisi de birleşince de halk yönetimi, halk hükümeti demek oluyor. Her kelime, her kavram bir varlığın, bir olgunun karşılığıdır. Demokrasi kavramı ilk nerede kullanılmıştı? Eski Yunan’da ve Roma’da, hem de milattan önce. Bizdeyse 20. yüzyılın başlarında… Uygulaması hep eksik kesik, bölük pörçük olarak 1946 yılına kadar gelinmiş, Milattan önce Eski Yunan ve eski Roma’nın şehir devletlerinde yönetim biçimi “demokrasi” olarak adlandırılmıştı. Biz de buna 1946’da “demokrasi” dedik. Eh, artık bu kadarcık bir fark olsundu. Bugün dahi bir siyasi partimiz amblemi “kır-at” değil mi?
Eski Yunan ve Roma şehir devletlerinde yönetim biçimi “demokrasi” diye nitelenmişti ama kölelik sistemi de vardı. Kölelerin oy hakları ve kişilikleri bulunmadığından, yönetime katılma hakkı gerçekte bir azınlık teşkil eden vatandaşlara aitti. Vatandaşlarla köleler birlikte yaşıyorlar, lakin köleler siyasi örgüt kuramıyor, temsil edilemiyordu.
Batı’da halkın tümünün katılımıyla “klasik demokrasi” diye bilinen demokratik rejimlerin ortaya çıkışı “Feodalite”nin yıkılıp, merkezi krallıkların kurulmasından sonradır. İlk olarak İngiltere’de başlayan burjuvazi –aristokrasi çekişmesi krallık otoritelerine karşı çıkış ve onur sınırlama çabaları devletteki her türlü egemenliğin millete zıt olduğu görüşünün yayılması noktasından, “klasik demokrasi” sistemine varılmıştır. İngiltere’de 1215 tarihinde Kral 2. Henry tarafından yayımlanan meşhur Magna Charta, hürriyetlerin temelini belirten “Anayasa” kabul edilmiştir. Temel Hürriyetleri gösteren bu anayasa, İngiltere’de halen yürürlüktedir. Bundan sonra artık kurumlara ve geleneklere oturan bir demokrasi gelişmiştir. Yani “Katılımcı demokrasi”dir bunun adı. Haklar ve hürriyetler tepeden bir lütuf olarak verilmemiş, söke söke alınmıştır.
Bizde bunun tersi olmuştur. Padişahlık veya Milli Şeflik gibi kurumların ve ondan sonra da cuntacı-darbeci kurtarıcıların keyiflerine kalmış bir şeydir temel hak ve hürriyetlerimiz. 27 Mayıs 1960 Anayasasını hediye ve ihsan eyleyen Kurum 12 Mart 1971’de bunu şöyle budamış, 12 Eylül 1980’de “27 Mayıs Anayasası bize bol geldi, içinde oynamaya başladık” demiştir. İşte sizin bedeninize uygun yeni Anayasa! İçinde sakın fazla kıpırdamayın, oynamayın!…
17 MART – SESİMİZ GAZETESİ