DEMOKRASİMİZ NEREYE KOŞUYOR? (9)
Son bağlamda refah yaratmayan bir toplumun, sağlıklı bir demokrasiyi sürekli götürebilmesi maalesef mümkün olamıyor. Veyahut demokrasi o toplumu uzun süre taşıyamıyor.
Bizde henüz olmayan şey, özendiğimiz ileri demokratik sanayi toplumlarının sahip oldukları demokrasi bilinci özgürlük anlayışı, güçlü yerel yönetimler ve demokratik kurumlardır. Bizim idari kademelerin ve demokratik sistemin yöresel özerklik yerine hep merkezi otoriteye bağlanmışlığı ve yamanma tutkuları, aşırı merkeziyetçi bürokrasinin de bu tutkuyu sömürmesi dolayısıyla bizim demokrasi bir türlü iflah olmaz.
Mamudizm hastalığına yakalanmış bürokrasimiz de tıpkı demokrasimiz gibi iflah olmaz. Nedir mamudizm hastalığı? Büyüyerek büyüme… Yahut yapay hormonlarla şişirilen bir organizma… Mamudizm hastalığına yakalanan devlet, bunun farkına varamadığı gibi, bilakis güç ve kudretinin arttığını zanneder. “Mamudizm”, devletin kendi kendini seyrettiği bir dev aynasıdır. Büyük dev, mevzuat hazretleriyle kolkala memleketin her köşe bucağında sanki bir Çin setti gibidir.
Bu Çin Seddi aşabilen vatandaşa ne mutlu! Şimdi biz bu vatandaşa dönüp de “Katılımcı ol” veyahut “Demokrasi, sen katılımcı olursan yaşar!” gibi laflar edersek, saçmalamış mı? yoksa vatandaşla alay mı etmiş oluruz?
Katılımcılık ruhu daha baştan söndürülürse, toplumda demokrasinin temel birimlerini veyahut şirket, kooperatif gibi ekonomik üniteleri kurmaya istek mi kalır? İstek kalsa da mecal mi kalır? Hele hele bu faiz ve vergi sistemiyle nasıl güçlenebilirsiniz ki?
Ekonomik ünitelerini kurmayı ve bunları yaşatıp geliştirmeyi ve dışa açılmayı beceremeyen toplum, neticede demokrasiyi de beceremez. Birazcık becerse de bu sıska demokrasi, günün birinde bir düdük sesiyle susta durur. Başlar yine rejim sorunu, geçiş dönemi, metazori anayasa!..
Sonunda “Vay başımıza gelenler vay!” dersiniz. Oysa kin entipüften bir demokrasi için öyle bir sonuç mukadderdir. Bütün olup bitenden ders almalı ders!… Zaman zaman bunalıma düşüp, “Bu ülkede demokrasi var mı?” diye sormak hakkınızdır amma, önce kendimizi sorgulamak da ödevimiz…
29 MART – SESİMİZ GAZETESİ