İL GENEL MECLİSİ TOPLANTISINDAN NOTLAR (5)
İl Genel Meclisinin üyeleri Vali Yazıcıoğlu’nun açış konuşmasını dikkatle dinlediler ve yetkisi, bütçesi sembolik bir meclisin üyeleri olduklarını iyiden iyiye anladılar. Her ay bize genel bütçeden 150-170 milyon gelecek, biz de bunu harcayacağız. İl özel İdaresi’ni anhası – minhası, topu – tüfeği, tüm bütçesi nedir ki? Yani bir yıllık bütçesi… Koskoca Tokat Vilayetinin yıllık bütçesi? 2 milyar 600 milyon lira. Bunun da 2 milyarı genel bütçeden ayrılan kanuni pay, Dolar hesabıyla 1 milyon dolar eder. Hani Tokat’a gelen bir yabancı konuk bütçemizi sormuştu da, 1 milyon dolar deyince, adam gülmüştü 1 milyon dolar için meclis mi olurmuş?
Bizde olurdu… 1989 yılında Tokat Vilayeti için öngörülen kamu harcamalarının toplamı 300 milyar liradır. İl Genel Meclisi’nin yetkisi 2 milyar 600 milyon.. İşte bizim ağırlığımız bu kadar… Bizim yetkimiz hiç olmazsa işin yarısı, 150 milyar olmalıydı. Pekiyi, kim buna karar veriyor? Başkentteki atanmışlar… Bürokrat – teknokrat takımı karar veriyor. Niçin böyle diye sorarsınız… Bunun cevabı bi demokrasidir. Yetki ve imtiyazlarını kaybetme mücadelesidir.
“Bu yılki bütçeyi de geçen sene hallettik. Yani bir yıl önden gittik. İş yaptık, iş. Parayı bankaya mı koysaydık? 1 milyar nakit para koyduk diyelim, 1 yıl sonunda bu paranın değeri 250 milyona düşecekti. Bir vilayette Özel İdare, parasını faize yatırmış, bu faizle bir derslik yapmış. Aman aman ne büyük bir iş yapmışlar öyle. Bunu yaygın basın da ciddi geçinen bir gazete haber diye vermişti. Biz de hayret etmiştik.”
Oysa ki biz burada bir sistem ve model peşindeydik. Çağın modeli belliydi zaten. Yerinden yönetim… İl Genel Meclisi, ilin parlamentosu gibi çalışmalıydı. İlin bütün kamu yatırımları vesair işlerini biz planlamalı, programlamalı, yerel vergi salmalıydık. Gelirlerimizi en uygun sahalara harcamaya, nereye nasıl bir yatırım yapmaya karar vermeliydik.
İşte o zaman, seyirlik değil, katılımcı demokrasi gerçekten var olurdu. Kıran kırana bir seçim sonunda 5 siyasi partinin meclise soktuğu 38 üye gerçek kimliğine, halkın gerçek temsilcileri olma niteliğine sahip olurdu. Hemşehriler de seyirci değil, katılımcı olurdu… İşte bu çetin, sarp, dikenli bir yoldur.
Bu yolda sonuna kadar uğraşmayı göze alabilenler, demokrasiye, daha doğrusu gerçek demokrasiye koşarlar…
Ne mutlu onlara!….
14 NİSAN – SESİMİZ GAZETESİ