ÇELİŞKİ…
“……….….. Vali bey beni bağışlasınlar. Şu 21 yy.’da Atatürk Türkiyesinde yapılacak birçok işler varken, bunlarla uğraşmak ne dereceye kadar doğrudur?”
İzmir’de oturan hemşehrimiz Mehmet Topçam oradan ara sıra gazetemize yazı ve şiir gönderen eski dost Mehmet Topçam, önceki gün, “Aklım Geldikçe” başlıklı yazısında böyle söylüyor. Bu yargısına gerekçe olarak da: Vali Bey’in Aydın’da fazla bir iş yapamayacağını; yapsa yapsa içki, kağıt, okey oyunlarına, yerli-yabancı turistlerin çıplak gezmelerine, sokaklarda çengi oynatanlara yasaklar koyabileceği faraziyesini gösteriyor. Vali Bey dediği ise Aydın’a giden eski Valimiz Recep Yazıcıoğlu. Kimin ne yapıp, ne yapmadığı veyahut ne yapamayacağının takdiri herkese göre değişeceğinden biz bunun üstünde pek durmayacağız.
Takıldığımız nokta başka bir şey. Daha doğrusu üç şeyden oluşan bir şey: İçki, okey, çıplaklık gibi tutkularla bütünleştirilmek istenen Avrupailik, batıcılık veya modernizm… Atatürk Türkiyesi sloganı ve nihayet 21. Yüzyıl çağrışımı… Takıldık, çünkü: “Atatürk Türkiyesi” diye başlayan bir serenat, tıpkı “çağdaşlık” türküsü gibi susturucu oluyor. Ve çünkü; bunun ardından gelen çağrışımlarla – her ne hikmettir bilinmez – içki, kumar, vur patlatsın- çal oynasın, çılgınca lüks tüketim, çıplaklık gibi kavramlar bir bir sökün eder.
Diyelim siz valisiniz, üst seviyede bay- bayan konuklarımız var ve siz onlara bir öğle yemeği vereceksiniz. Eğer sofrada içki yoksa: sizin laik olup olmadığınız, Atatürkçü olup olmadığımız, çağdaş olup olmadığımız çok kuşkuludur. Şimdi diyeceksiniz ki, nerden çıktı bu yargı? Hayır, ben çıkarmadım bu yargıyı. Türkiye’de bir yaşam biçimi, modernizmin göstergesi. Avrupai olmanın kanıtıymış gibi yutturulmak istenen bir numaradır ki, bu söz de, Atatürkçülerin kullandığı çok etkili bir silahtır. Her ne kadar çağdaş gelişmelerin çok gerisinde kalsa da, artık geri tepmeye başlasa da bizde halen geçerliliğini koruyan bir silah!…
Şimdi, vuralım sazın bam teline… Atatürkçülük; batıcılıktır, Avrupailiktir, modernizmdir; buna kabul diyelim… Vali Recep Yazıcıoğlu da içki, okey, sigara yasağı filan koymuştu… Aslında okeye yasak koymuştu. İçki ve sigaraya yasak değil, kısıtlamalar koymuştu. Renkli, boyalı magazin basını da, hemen bu yasaklara takıp. Vali Yazıcıoğlu’nu padişah 4. Murat’a benzetmişti. Onlar da öyle yazıyordu: Atatürk Türkiyesinde böyle şeylerle uğraşılır mı diye…
Oysa ki, bizim Tokat’ta açtığımız kampanyadan yıllar önce, içkiye ve sigaraya ve her türlü uyuşturucuya karşı Avrupa’da: Amerika’da ve hatta Sovyetler Birliğinde toplumu ve bilhassa da gençliği koruma kampanyaları çoktan başlatılmıştı. Hem de ağır müeyyideler konarak. Mesela kapalı yerlerde içmeyenlerin yanında sigara içmek, diskoteklere 18 yaşından küçük gençleri almamak, belirli saatlerden sonra içki satmak, dozunu kaçıranlara üst üste içki vermek: kimi Avrupa ülkelerinde Amerika’da, Sovyetler Birliğinde ağır cezaları gerektiren hallerden sayılır olmuştu.
Peki, bütün bu önlemleri kim almıştı? Ve halen de ısrarla uygulayanlar! Çağdaş Avrupa!…
Atatürkçülüğün hedefi olarak gösterilen Batı! Siz bu önlemleri almaya başladınız mı, hem de belki bir 15-20 yıl geriden başladınız mı, siz çağdaş değilsiniz!… 21. yy’ da böyle şeylerle mi uğraşılır mış! Öyle ama, sizin çağdaş Avrupa’nız 21. yy da pekala uğraşıyor böyle şeylerle…
Bu tutarsızlık, bu çapaçulluk hiç mi hiç yakışmıyor 21 yy. Türkiyesine!..
NOT: Bu yazımız, kendisine sevgi ve sempati duyduğumuz Mehmet Topçam’a karşı polemik yapmak maksadını taşımaz. Kendisi iyi niyetle yazmıştır kanısındayım.
9 AĞUSTOS- SESİMİZ GAZETESİ