TEDBİR NEDİR?

TEDBİR NEDİR?

TEDBİR NEDİR?

Son günlerde, Avrupa’da paniğe yol açan “Deli Dana” hastalığının yankıları ülkemizde de duyulmaya başlayınca, olay, Medya gündemine giriverdi ve halen de gündemden düşmüş değil. Sığır etiyle insana da bulaştığı söylenen hastalık, İngiltere’de ortaya çıkıp 8’i ölümle biten 10 vakanın belirlenmesinden sonra, Fransa ve İtalya’da görülüyor. Hayvanda ve insanda beyin dokularını tahrip ederek kısa zamanda ölüme yol açan hastalık, insana geçmesiyle tıb dilinde Creutzfeldt-Jakob (CJ) diye adlanıyor ve henüz ilacı veya tedavisi bilinmiyor. Zaten Avrupa çapındaki paniğin esas sebebi de budur.
Olayın ülkemizdeki yansımaları, gerek Sağlık Bakanı’nın ve gerekse, Tarım Hayvancılık Bakanı’nın çelişkili beyanatları dolayısıyla bir belirsizliğe doğru kayıverdi. Hele Sağlık Bakanı Prof. Dr. Yıldırım Aktuna’nın “Ben dana eti yemiyorum, siz de yemezseniz bir sorun çıkmaz, tavuk eti yiyin, balık yiyin” şeklinde beyanatı, meselenin ciddiyetiyle hiç mi hiç bağdaşmıyordu.
Bir belirsizlik içine düşürülen vatandaş da ne yapsın dana etinden vazgeçip tavuk ve balığa yöneldi? Bilhassa büyük şehirlerde, tavuk kıyma kapış kapış satılırken fiyat da 260 bin liraya fırlamış ve tavuk kıyma kuyrukları oluşmuş.
Meselenin değişik boyutlarda seyrettiği gözleniyor. Mikrobiyoloji uzmanı Prof. Dr. Mustafa Samastı, “Deli Dana” hastalığında problemin hayvan artıklarından, hasta hayvan eti ve kemiğinden yapılan ve hormon kullanılan suni yemlerin verilmesinden kaynaklandığını belirtiyor ve şöyle açılıyor: “Bu, suni yemler üretildikleri kimyasal katkı, maddelerinden dolayı, (Deli Dana) içinde, şarbon hastalığı için de, önemli bir faktör. Hasta hayvanların, ölmüş hayvanların ürünlerinin kullanılmaması lazım. Bunların kontrol mekanizması ve yönetmelikler yeterli değil. Yeterli olan yönetmelik de uygulanmıyor.”
Sadece suni yemleri değil, hormonlarla ve ziraat ilaçları, haşere ilaçlarının bulaştığı ortamlarda beslenen hayvanların da ne derece sağlıklı olabileceğini düşünmek lazım.
Mesele, çağımızın çevre sorunlarından soyutlanamıyor. Daha fazla kar, daha çok üretim, daha çok tüketim derken doğal hayatı, doğadaki ekolojik dengeleri bozduğumuzun farkına bile varmıyoruz. Ve bir gün DOĞA, işte böyle veya şöyle faturasını kesiveriyor.
Mevzuat ve uygulama boşluğu da var. “Et, gıda maddeleri tüzüğü ve yönetmeliği” de yürürlükten kaldırılıyor, yenisi konmuyor. Bu nasıl iş? Uygulamada 4-5 kuruluş birden yetkili görünüyor, bir bunalımı çıktığında sorumlu bulunamıyor, çünkü herkes topu birbirine atıyor.
Şu anda henüz “Deli Dana” hastalığının ülkemize girip girmediği hangi tedbirlerin alındığı veya alınacağı, gerek et ithalatı gerekse suni yem ithalatının durdurulup durdurulmadığı belli değil.
Mesela Tokat’ta durum nedir? Bizim bildiğim Tokat’ta 2-3 yıl önce sığır vebası görülmüş ve mücadele edilerek bugün hastalık söndürülmüştür. Üçyüz binden fazla hayvan aşılanmıştır. Malum, hayvanlardan insanlara geçen birçok tehlikeli hastalık var. Bunların başında veba, şarbon, braselloz, kuduz, tüberküloz, salmanelloz geliyor. Şimdi başımıza bir de, “Deli Dana” hastalığı tebelleş ediliyor. Vel’hâsıl işimiz hepten zor.
Şimdi vatandaş, doyurucu açıklamalar bekliyor. Belirsizlik, yetkili Bakanlar’ın çelişkili beyanları ve Medya haberleri tüketiciyi olumsuz etkilerken, üreticiler ve kasap esnafı da bundan zarar görüyor. Tokat Kasaplar Derneği’den aldığımız bilgiye göre, kasapların satışı üçte bire düşmüş.
Gerek İl Hıfzıssıha Kurulu’nun gerekse İl Hayvan Zabıta Komisyonu’nun açıklamalar yapması beklenmektedir. Belediyemizin de bu konuda ilgisiz kalamayacağını hatırlamak istiyoruz.
Sağlıklı günler dileğiyle, saygı ve sevgiler.
Hoşça kalın…

11 NİSAN – TOKAT GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir