DÜNYA ÇEVRE GÜNÜNDE DÜŞÜNMEYE DAVETİYE…
5 HAZİRAN, “DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ” kabul edilmiştir. Niçin 5 HAZİRAN? 1972 yılının 5 Haziran günü, BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’e üye ülkelerin, ki o tarihte 100’den fazla ülkenin temsilcileri, İsveç’in başkenti Stockholm’de toplandı. Niçin toplandı? Çünkü insanlar, dünyanın değiştiğini, havası, suyu ve toprağının kirlenmeye başladığını, ormanlarının giderek azaldığını, ekolojik dengelerin bozulmaya yüz tuttuğunu gördüler. O tarihte dünya ülkeleri, pek de yaptırımcı olmayan, tavsiye kararları almakla yetinmişlerdi.
O tarihten 20 yıl sonra, 11 HAZİRAN 1992’de Rio de Janeiro’da, Dünya Ülkelerinin devlet başkanı veya başbakan düzeyindeki temsilcileri yine “ÇEVRE” için toplandılar. Bu toplantıya “YEŞİL ZİRVE” adı verildi. Bunun gayesi de yine doğayı, daha kapsamlı bir deyimle “çevre”yi korumaktadır.
Bu tarihten beri de 4 yıl geçmiş bulunuyor. Yani, çevre bilincinin dünya siyasetinde ve ülkelerin yönetiminde yer tutması demek olan uluslararası toplantıların 24 yıllık bir geçmişi var. Bu zaman diliminde, başka birçok uluslararası toplantılarla suların, sulak alanların, denizlerin, ozan tabakasının korunması, nükleer kirlenmenin önlenmesi gibi konular üzerinde anlaşmalar imzalandı. Peki ne değişti? Dünyamızı ve çevremizi ne ölçüde kurtarabildik veya koruyabildik?
İşte 5 Haziran Dünya Çevre günüde biz insanlar bu soruların cevabını vermek durumundayız. Yıllardır bu sorulara cevap arayan, çevrelerinde olup bitenleri görüp düşünen insanlar çevresel sorunlara çözüm bulmanın sadece resmi makamların işi olamayacağını anladılar. Böylece doğa ve çevre gönüllüsü diye tamamlanan kişiler çıktı ortaya. Bunlar dernekler, vakıflar ve daha başka birliktelikler halinde, dünyanın her tarafında örgütlendiler, çevre koruyucu bir takım girişimlerde bulundular. Bu girişimlerin bir kısmı sadece tepki düzeyinde kalırken, bir kısmıda bağımsız çalışmalar veya devlet-vatandaş işbirliği şeklindeki etkinliklerle çevreye katkı sağladı. Bu gönüllü tepki ve katkılar halen sürmektedir. Hatta gitgide sayıları artarak ve yoğunlaşarak sürüyor. Böyle olması da lazım; çünkü dünyamız, bu eşsiz mavi gezegen hepimizin. Hem hepimizin, hem torunlarımızın ve hem de gelecek nesillerin dünyası. Aynı zamanda, hayatı bizimle paylaşan ve biz insanların muhtaç olduğu tüm canlıların da dünyası…
5 HAZİRAN, tüm insanlar için bir kutlama gününden çok bir itiraf, bir günah çıkarma ve düşünme ve bir özeleştiri günü olmalı. Ve herkes birbirine şunu sormalı: Doğa için, çevre için ne yaptık, ne kadar koruyabildik?
Bugün, dünyamız adına en büyük tehlike olarak tropikal ormanların azalması, erozyon ve çölleşme gösteriliyor. Havanın, suyun ve toprağın kirlenmesi, canlı yaşamdaki biyolojik çeşitliliğin azalması, hatta bazı canlı türlerinin soylarının tükenmesi, ozon tabakasının delinmesi, bazı göllerin kuruması, denizlerin kirlenmesi, geri kalmış veya az gelişmiş ülkelerdeki çarpık ve sağlıksız kentleşme, iç göçler, bölgesel çatışmalar, etnik ve terörist eylemler de devam edip gidiyor. Bunlarda içiçe olarak sömürü sistemleri, aşırı tüketim modelleri ve savurganlık da maalesef dünya kaynaklarının tükenişini hızlandırıyor. Doğal kaynakları hor kullanmakla, israf etmekle insanlar adeta bindiği dalı kesiyor. Her şeye rağmen insanlar, bu kötü gidişe, çevreci bilinçlenmeyle ve siyasetten çok bilimselliği devreye sokmakla “DUR!” diyebilir.
Aksi takdirde yarın çok geç olabilir!
Unutmayalım ki doğa bittiğinde her şey biter…
6 HAZİRAN – TOKAT GAZETESİ