TOKAT ÇEVRE KORUMA DERNEĞİ (ÇEKO) BİLDİRİSİ:
5 Haziran DÜNYA ÇEVRE GÜNÜ’NÜ ve 5-11 Haziran ÇEVRE HAFTASI’NI Kutladık
“Bugünlerde hepimiz, gerek birey olarak, gerekse toplum olarak çevreyle ve doğayla olan ilişkilerimizi düşünmeli, gözden geçirmeli, hatta özeleştiri yapmalıyız” dedik.
Acaba ne gibi katkımız oluyor çevreye? Zararımız mı daha çok dokunuyor, yararımız mı? Tepkilerimiz ve katkılarımız ne oranda? Dünyamızın ve ülkemizin karşı karşıya bulunduğu çevre sorunları malum.
Dünyamız gittikçe daha çok kirleniyor. Havası, suları ve toprakları artık eskisi gibi arı, duru ve temiz değil. Maalesef, yaşadığımız bu eşsiz mavi gezegeni biz insanlar dev bir çöplüğe dönüştürdük. Ve daha kötüsü dünyamız, günbegün azalan yeşil örtüsü, yanan, tahrip edilen ormanlarıyla adeta ‘S.O.S’ veriyor: Adeta “Kurtarın beni” diyor. Yer yer erozyona uğrayan dünya, giderek çölleşiyor. İnsanlar doğal kaynakları hor kullanıyor, bilinçsiz kullanıyor. Kamçılanan tüketim modelleri, aşırı tüketim ve savurganlık, savaşlar, yangınlar ve aşırı silahlanma yarışları, dünyamızın hiç bitmeyecek zannedilen doğal kaynaklarını yiyip bitiriyor. Ekolojik dengeler bozuluyor. Yabanıl hayat eskisi gibi zengin değil. Yaban hayvanları ve kuşlar, doğal yaşam alanlarının bozulması ve bilinçsiz avlanmalar yüzünden yavaş yavaş kaybolup gidiyor. Hayvan ve bitki, birçok canlı türlerinin soyları ne yazık ki artık yok! …
Ülkemizin çevre sorunları, tabii ki dünyadan ayrı değil. Hatta bazı sorunlar, dünyanın genel durumundan biraz daha yoğun olarak görülüyor. Mesela erozyon ve çölleşme, ülkemizde dahada hızlı. Afrika ülkelerinden 8-10 kat fazla erozyon yaşıyoruz. Erozyonla toprak yok oluyor, çölleşme başlıyor. Artık toprak su tutmuyor, barajlarımız, göletlerimiz taşla, toprakla dolup devreden çıkıyor.
Tokat’ın İlimiz’in çevre sorunları da Ülkemizden ayrı düşünülmez. Bir dolu sorunumuz var. Erozyon yer yer, bilhassa Artova, Turhal ve Zile taraflarında yaşanıyor. Yabanıl hayvan gitgide bizden uzaklaşıyor. Yeşil Tokat; eski bir resim oldu, şimdi gri Tokat veya beton Tokat denecek gibidir. Sağlıksız kentleşme, trafik karmaşası, yeşil örtünün azalması, eski eserlerin, tarihi mimari binaların harabiyeti, Yeşilırmak ve Behzat deresinin kirliliği, çöp kültüründen yoksunluk, gürültü, hava kirliliği, çevre yolları ve altyapı noksanlığı, çevre konusunda kurumlararası işbirliği anlayışının yokluğu da önemli çevre sorunlarımızdır.
Birey olarak çevreye katkımız ne olabilir? Aslında çok basit ve kolay davranışlarla önemli katkılarımız olabilir. Mesela: yerlere çöp atmazsak, tükürmezsek, evlerimizin balkon ve pencere önlerini, apartman çevresini, sitemizi, dükkan önlerini süs bitkileriyle, yeşille ve çiçekle donatırsak, ormanda ateş yakmazsak, sağa sola sigara izmariti atmazsak, kamu mallarını hor kullanmazsak, avcılığı usulünce, yaparsak (soyu azalan hayvanların avlanması yasaktır), boş bulduğumuz alanlara, bilhassa mezarlıklar gibi yerlere ağaç dikersek çevreyi ve doğayı korumuş oluruz. Bunları yapmakla, ne öyle bir zahmet çektik, ne de öyle cebimizden bir para çıktı.
Başka ne yapabiliriz? Gürültüyü azaltabiliriz. Arabamızın kornasını pek mecbur kalmadıkça kullanmayabiliriz. Trafik kurallarına daha çok uyabiliriz, meydanı boş bulup aşırı sürat yapmayız, egzos emisyon ölçümünü yaptırır, egzos kanallarının, hava filtrelerinin hep temiz olmasına dikkat ederiz. Mümkünse katalitik konvektörlü, kurşunsuz benzin kullanan araçları tercih ederiz. Hava kirliliğine en çok egzos gazlarının, kalitesiz yakıtların ve yanlış yakılan kalorifer ve sobaların sebep olduğunu hatırımızda tutarız. Mesire yerlerini temiz kullanabiliriz, nasıl görmek istiyorsak, öyle bırakabiliriz. Geri dönüşümlü maddeler kullanabiliriz. Naylon poşet ve pet şişe gibi plastik maddeleri asla doğaya veya sulara atmayız, bunların doğayı, toprağı ve suyu zehirlediğini unutmayız. Keşke, naylon, poşet yerine eskiden olduğu gibi başka şeyler kullansak. Mahallemizi, sokağımızı temiz tutsak, eski eserleri korusak, zarar verenleri uyarsak. Ormanlarımızı, yayla ve otlaklarımızı korusak, dibine darı ekmesek, kökünü kuruturcasına sömürmesek. Doğanın bir bütün olduğunu bilerek, hayvan ve bitki olarak tüm canlıların yaşama haklarına saygı göstersek, soylarını tüketmesek. Bir kelebeğin, bir yaban arısının, bir örümceğin ve daha nice sayısız böceklerin de doğadaki yaşam zincirinin, besin zincirinin halkaları olduğunu, dolaylı yoldan biz insanlara nice faydalar sağladıklarını bilsek. Biliyorsak ve bunun bilincindeysek ne ala, ne güzel… İşte bu bilinçle doğayı ve çevreyi ne güzel korurduk…
Bu bilinçle aşırı tüketim ve israftan da kaçınırdık. Ayet-i Kerime’de “Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz.” buyuruluyor. Anormal çöp yığınları, sadece nüfus artışlarıyla açıklanamaz. Aşırı tüketim ve israfın bundaki payı daha fazladır.
Bütün bunları yapmak için uzaklardan bir kurtarıcı beklemenin hiç gereği yok.
Biz diyoruz ki: “ Arkadaş kendi çevreni kendin kurtar!” Sen bunu başaracak güçtesin, bundan hiç kuşkun olmasın.
Çevre senindir, çevrene ve doğaya sahip çık. Doğanın hakimi değil, bir parçası olduğunu unutma!
Çevre ve doğaya adanmış bir gönüllü kuruluş olan TOKAT ÇEVRE KORUMA DERNEĞİ’ne, kod adıyla ÇEKO’ya destek çık!
Çiçekler solmasın, kuşlar ölmesin, yeşil ve mavi bitmesin…
13 HAZİRAN – TOKAT GAZETESİ