“ORMANLARIMIZ KORUNACAK AMA NASIL?”
Orman bakanı Halit DAĞLI, doğal zenginliklerin korunması ve bu konuda bilincin oluşması için gönüllü kuruluşlara büyük görevler düştüğünü söyledi. Ve Orman Bakanlığı’nın temel politikasını şöyle açıkladı: “Politikamız, ormanlarımızı korumak olacaktır.”
Bugüne dek her Orman Bakanı bu veya benzeri beyanatı vermiştir kuşkusuz bundan sonra da verecektir. Ne var ki bütün bu beyanat ve demeçlerle, son 35 yılda ormanlarımızın yarı yarıya yok olması önlenememiştir. Yakılarak, kesilerek, talan edilerek…
Orman yangınları durmak bilmiyor. Kaçak ağaç kesimi durmuyor. Meyve ağaçlarını bile kesip yaktık. Vaktiyle bu tür ağaç kesimleri Orman İdaresi’nin iznine tabi idi. Ne zaman ki inşaat furyasıyla beraber bağ ve bahçeler arsa yapılmak istendi bu ve bunun gibi hükümler de iptal oldu.
Başka ne durmak bilmiyor?
– Yeşil alanların imara açılması gibi eylemler durmak bilmiyor.
– Gecekondu ve arazi mafyalarının, bilhassa büyük kentlerin çevrelerinde, orman arazisi, yeşil alan, hatta su havzalarını işgal etmeleri önlenemiyor.
– Orman içlerinde vaktiyle açılmış tarlalar geri alınamıyor.
Yaylalarda ve hatta orman içinde beton ev ve apartman yapımı sürüp gidiyor.
Bazı büyük holdinglere orman içinde Üniversite kurulmasına izin veriliyor. Oysaki holdinglere hazır orman yerine kıraç araziler verilse onlar da öyle çıplak yerleri ağaçlandırıp yeşillendirseler daha güzel olmaz mıydı?
“ORMANI BEKÇİ DEĞİL, SEVGİ KORUR” diyoruz. Slogan çok güzel, Herkes ormanı, ağacı, çevreyi koruyalım diyor. Velhasıl görünüşte herkes çevreci. Amma velâkin, iş menfaate dayanınca, çıkarımıza dokununca, tabir caizse hemen cırtlıyoruz. Cırtlayınca da ne bekçi, ne sevgi kalıyor…
Bu meselede politik çıkarlar ve siyasi oyunlar da maalesef bitmek bilmiyor. Öyle ki arazi mafyası, milli park ilan edilmiş bir ormanı kasten yakabiliyorken bu cesareti nerden alıyor? Ve olay niçin fail-i meçhul kalıyor? Son defa Dilek yarımadası milli parkını arazi mafyasının yaktığı kesin gibi. Bakalım kim hakkında ne dava açılacak da biz de göreceğiz?
Yine son Marmaris orman yangınının çıkış sebebi, oradaki D.P.T. dinlenme tesislerinde orman kenarındaki birikmiş çöplerin yakılmasıyla ateşin ormana sıçramasıdır. Yani ortada kasıt yoksa da ağır bir ihmal söz konusudur. Bakalım kimden ne sorulacak?
Tokat’ta göz göre göre, Büyük Tokat Oteli’nin o güzelim yeşilliğine Kültür sarayı diye o devasa hangarın temeli atılırken kime ne sorabildik ki? Yapan bürokrasi, çatan bürokrasi…
Peki ne yapmalı? Derdimizi kime yanmalı?
Türkiye’nin en yaşlı ağaçları ardıçlardır. Üç bin metre yüksek dağ başlarında, belki 2500 yaşında ardıç ağacına rastlanır. O yaşlı ve yalnız ardıç perişandır, çıplaktır, üç beş yaprağı kalmıştır. Yüzlerce yıldır kim bilir nelere tanık olmuştur. Öyle hayatını sürdürüp yaşamak istiyor, direniyor. En iyisi biz gidip onunla konuşalım, dertleşelim bari…
Ardıç ağaçları gibi hayatı sevin ve çok yaşayın.
Hoşça kalın…
15 AĞUSTOS – TOKAT GAZETESİ