By TARİH AFFETMEZ
Düşen taşlar yerlerine aynen konmazsa, gün gelir nadide çiniler çalınır, antika eşya, kıymetli halı kilim vs. yürütülüverir. Gün gelir koca bir Tarih göçü verir.
Nice tarihi mimarı eserimiz, şöyle kıyısından köşesinden bir onarım görmek için boynu bükük bekler durur. Dökülen taşlarıyla bekleşir.
Tarihi bir yapıdan düşen her bir taş, eğer derhal eski yerine konulmuyorsa, tarih ve kültürün talan edilmesine çıkartılmış bir davetiye demektir.
Hani bazen durum – vaziyeti beğenmediğimizi, işlerin bozuk olduğunu ifade etmek için “dökülüyoruz” deriz. Belki de Tarih’e saygıyı yitirdiğimiz için dökülüyoruz.
Haydi diyelim bir eski handan veya bir türbeden yavaş yavaş, sessizce eksilen, çalınan, dökülen taşları fark etmedik diyelim. Tarihi gözetleyen kale burçlarından düşen taşların gümbürtüsünü de mi duymadık?
Anlı-şanlı tarihten kalan bunca mirası hovarda mirasyediler gibi yiyip bitirmek, her babayiğidin harcı olmasa gerek. TARİH’ten kalan son izleri de silip attık diyelim. Bundan sonrasında artık tarihi bir nutuk atma lüksümüz bile kalmayacaktır.
Böyle bir lüksümüz de olmalı diyorsak, evvela çevremizdeki dökülen taşları, yıkılan duvarları duymamız, görmemiz gerek.
Mesela Kale’mizden düşen taşları duyuyor ve görüyor muyuz? O ünlü Tokat Kalesi ki; “Nuh Aleyhissilem’ın oğlu Sad Aleyhisselam bina eylemiştir.”
Sulusokak’taki meşhur Bedesten’in bir benzeri sadece Niksar’da bulunan Yağbasan Medresesi’nin ve harap haliyle dahi bir ihtişam abidesi Deveci Hanı’nın halleriyle ilgileniyor muyuz?
Burgaz Hatun Türbesi’nin, Sevdakar Türbe’nin Şeyh Abdülmuttalip Türbe ve Zaviyesi’nin son feryatlarını duyuyor musunuz?
TARİH’in çığlığını duyalım ve gereğini yapalım. Hep birlikte, Milletvekillerimizle Valiliğimizle, Belediyemizle, Vakıflar’ca, Diyanet’çe ve nihayet vatandaşça ne lazımsa yapalım Yapmazsak ne yazar?
Şunu yazar;
“TARİH AFFETMEZ”
Bugünü Tarih’le yaşayın. Hoşça kalın…
21 EYLÜL – TOKAT GAZETESİ
