İLM-İ SİYASET
Vaktiyle bir Tarikatın şeyhi müridlerinden birisinin çok iyi yetişmesi için özel ilgi göstermiş; gerçekten o kişi dini, fıhki, ilmi konularda emsalinin en iyisi olmuş. Ve hocası onu azad eylemiş. Hocasından icazet alarak yola çıkan mürid vardığı bir kasabada camiye gitmiş. Camide bir hoca vaaz veriyormuş. İlmine mağrur olan mürid, dayanamayıp oturduğu yerden bağırmış: “Bu hoca size yalan söylüyor, o meselenin esası öyle değil, şöyledir.” deyince cemaat, bir yabancının böyle ulu orta konuşup kendi hocalarına laf atmasına sinirlenerek bizim müridi tekme-tokat dışarı atmış.
Camiden kovulan molla, doğru şeyhinin dergâhına dönüp, başına gelenleri anlatmış. Şeyh hazretleri müridini dinlettikten sonra “-Kabahat bende, sana ilm-i siyaseti öğretmeyi unutmuşum.” demiş ve 40 gün ders vermiş. Haydi şimdi ilmin tamam oldu deyip serbest bırakmış. Buradan ayrılan mürid, yine o kasabaya ve o camiye gitmiş. Bir de bakmış ki yine aynı hoca vaaz veriyor, yalan-yanlış şeyler söylüyor.
Vaazın sonunda, bizim molla dayanamayıp yine bağırmış:” –Ey cemaat, ben filan evliyanın talebesiyim. Aranıza haberci geldim. Evliya hazretleri, sizin bu hocayı rüyasında cennetlik görmüş. Bu hocanın saç ve sakalından bir tel kopartan da Cennetlik olacak! deyince cemaat hocanın saçını sakalını yolmuş.
KISSADAN HİSSELER:
*Bir kimsenin ilmini tamam sanması veya ilmiyle mağrur olması gaflettir.
*Siyaset çok ince bir iştir. Siyasi kuruluşlar ve kişiler bütün ilimlerden yararlanmalı, siyaseti böyle bir birikimin üzerine bina etmelidirler.
*Cami kürsülerinde vaaz vermek ve hutbe okumak da en az siyaset ilimi kadar ince bir iştir. Vebal ve mes’uliyeti ağırdır.
*Camilerde vaaz verenler, ilim sahibi ve ehliyetli kişiler olmalı, günlük siyasetten uzak durmalıdırlar. Diyanet’in ilmi heyetince hazırlanmış Cuma hutbelerini okuyan, sadece bunu okumakla mükellef olan imamların hutbeye bir şey ilave ederken çok hassas olmaları şarttır.
*Camide yanlış bir vaaza karşı cemaatin itiraz etmesi, tartışmalara yol açıp cami huzurunu kaçıracağından dolayı, akla ve fenne uygun olmayan sözler sineye çekilmektedir. Durum böyle olunca vaizin veya hatibin sorumluluğu daha da artmaktadır.
*Camilerin vaaz kürsüsü, minber, mihrap ve müezzin mahfillerinde bulunan mikrofonların (volüm) denilen ses ayarını aşırı yükselterek, camideki uhrevi sükunet havasını bozmak caiz değildir.
*Minarelerdeki hoparlör ayarları da şehrin gürültüsü nisbetinde olmalı ve
Ezan-ı Muhammedi’nin huşu içinde dinlenilmesine mani olacak bir ayardaysa önlem alınmalıdır.
Bu yorum ve uyarıları ihlâs ve samimiyetle yaptık. Takdir okuyucunundur.
Hoşça kalın…
3 EKİM – TOKAT GAZETESİ