EVLİYANIN HIŞMINA UĞRAMAK DA VAR!
Memlekette işler alabora olduğunda;
Keyfimizi kaçıran olaylar üst üste geldiğinde;
Çevremizde sık sık olumsuz şeylerle karşılaştığımızda;
Birbirimize “Ne var, ne yok?” diye sorar “Ne olacak bu memleketin hali?”, “Durum-vaziyeti parlak değil!” gibi laflar ettikten sonra da “Bu memleket batmıyorsa eğer, toprağın üstündekiler değil, bu mübarek toprakların altında yatan şüheda, evliya ve enbiyanın yüzü suyu hürmetinedir!” gibi sözlerle teselli buluruz.
Elbette evliya ve enbiyanın vaktiyle yapmış oldukları hayır duaların bir manası vardır. Elbette ki kâinatın haliki ve maliki olan Allah’ın sevgili kulları ve bu topraklar için canlarını vermiş şühedanın ruhaniyeti bizleri manen destekler.
Ancak ne var ki, bozuk-düzen işlerimizi ve çeşitli düşmanların saldırısına uğrayan yurdumuzu toprağın altında yatanların kurtarmasını beklemek veyahut onların ruhaniyetine havale etmek ne derece doğru olur, düşünmek lazım…
BURSA’yı Yunanlılar işgal ettiğinde, EMİR SULTAN türbesinin Türbedarı, Türbe’nin mezarını bastonuyla dürtüp: “Ya Pir, Bursa’yı Yunanlılar işgal etti. Kalk da şehri kurtar!” demiş.
Akşam olunca da yan gelip yatmış. Gece rüyasında Emir Sultan Hazretlerini görmüş. PİR Hazretleri gayet hışımla: “Behey ahmak! Vatanı düşmandan kurtarmak ölülerin işi değil, dirilerin vazifesidir!” deyip Türbedar’a bir tokat atmış. Adamın çenesi çarpılmış, ölünceye kadar da öyle kalmış.
Evet bizler de Emir Sultan’nın türbedarı gibi yan gelip yatmışsak; hala kendimize özgü ve çağın gereklerine uygun bir sistem kurmamışsak; yakut gibi kıymetli vaktimizi israf edip duruyorsak, işlerimizde verimlilik yoksa ne yapsın toprağın altında yatanlar?.
Bozuk-düzen giden işlerimizi düzeltmenin yolunun ne evliya türbelerinden meddet ummak, ne de yılda elli sefer Anıt’ın önüne çelenk koymaktan geçmediği de muhakkak.
Çalışmak, ama verimli çalışmak;
Sevmek, ama Allah için sevmek;
İbadet etmek, ama bilgece ibadet etmek;
Yaşamak, ama bilinçlice yaşamak;
Bilmek, ama önce kendini bilmek…
Aksi takdirde Emir Sultan Hazretleri gibi evliyanın hışmına uğramak da var…
Hoşça kalın…
4 EKİM – TOKAT GAZETESİ