TOKAT’ta TARİH ve MEDENİYET

TOKAT’ta TARİH ve MEDENİYET

TOKAT’ta TARİH ve MEDENİYET

Çok eski çağlardan beri yeryüzünde gelip geçen kavimler, uluslar ve topluluklar, yaşama yerlerini seçerlerken, o yerlerin yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla zengin olup olmadıklarına dikkat etmişlerdir. İşte bu nedenle TOKAT, zengin doğal kaynakları ve coğrafi konumuyla birçok kavimlerin ve devletlerin hayat sahalarında önemli bir merkez olmuştur.
Milattan önce 3. Bin yıllardan başlayıp günümüze kadar 14 devlet ve birçok beyliğin yaşadığı veya egemen olduğu ilimiz, zengin bir tarihin izlerini bugün dahi muhafaza etmektedir. Başta Tokat şehri olmak üzere Turhal ve Zile’ye, Erbaa ve Niksar’dan Reşadiye’ye, Almus, Çamlıbel, Artova’ya, Pazar’dan Sulusaray’a kadar, ilimizin her tarafına yayılmış tarihi eserlerin pek çoğu, geçen beşbin yıl içinde savaşlar, depremler ve yangınlarla yanmış, yıkılmış, izleri kalmıştır. Birçoğu da insanların ihmali ve değerbilmezliği yüzünden yıkılıp yok olmaya terkedilmiştir.
Beşbin yıllık engin ve zengin tarihine rağmen, İlimizdeki tarihi varlıkların araştırılması, kurtarılması, onarım ve koruma faaliyeti ve bu sahadaki bilimsel yayınlar da maalesef yetersiz kalmıştır.
Örnek vermek gerekirse M.Ö 1500 yıllarında yüksek düzeyde kültür ve sanatın yaşadığı HİTİT kentleri ANZİLİA (Zile), TAPPİGA (Maşat), HOROS TEPE (Erbaa), BOLUS, KAYAPINAR (Artova), HÖYÜK ve KALEHÖYÜK ve daha birçok Hitit yerleşim merkezinden sadece Maşat, Horostepe ve Kayapınar’da arkeolojik kazılar yapılabilmiştir. Bunların her birinde Tunç ve Demir çağlarına ait, pek çok kültür ve sanat eseri bulunmuş olmakla beraber, başlatılan çalışmalar henüz tamamlanmamıştır. Ecdad yadigârı olan Selçuklu ve Osmanlı eserleri de aşağı yukarı aynı akıbete uğramıştır.
11. ve 12. yüzyıllarda Oğuz asıllı Danişmentliler ve Selçuklular’ın siyasi üstünlükleriyle birlikte Maveraünnehri’den gelen TÜRK-İSLAM Medeniyeti, Doğu’dan Batı’ya doğru yayılarak, ANADOLU’da 1200 yıllık HRİSTİYAN-BİZANS uygarlığına ait tarihi dönemi noktalamıştır.
Yazımızın başında TOKAT İlinin çeşitli kavim, beylik ve devletlerin bir mücadele alanı olduğunu belirtmiştik. İlimizde köksalan kavim ve uygarlıklar tamamen yok olmaktan kurtulmuş, eskiler yeni gelenlerle ortak yaşamaya yönelmişler, yönetim bir elden öbürüne geçmiş, kültür sentezler halinde orijinal örnekler vermişlerdir. İç Anadolu yaylalarını aşamayan İON kültürü, M.Ö.6. yy’dan itibaren kolonistler (sömürgeciler) ile birlikte Samsun ve Ünye yollarıyla KOMANA’ya (Gümenek-Tokat) gelmiş, güneyden KAPADOKYA ve doğudan gelen PERS kültürleriyle kaynamıştır.
İşte böylesine harman olmuş bir uygarlık alanına gelen Danişmentli, Selçuklu ve Osmanlı’nın kendine has medeniyeti ile gelişen TOKAT, bilhassa 14.15. ve 16. yüzyıllarda çeşitli sanayi ve el sanatlarıyla zengin çarşıları, han, hamam ve kervansarayları ile BURSA, KONYA, ŞAM ve BAĞDAT gibi şehirlerle birlikte anılır olmuştur. Böylesine gelişen medeniyet, ne yazık ki Timurlenk, Şah İsmail, Uzun hasan baskınları, daha sonraları Celali isyanları ve benzeri olaylar, yangın, deprem ve sel gibi afetlerle de çok tahribata uğramıştır.
Bundan daha kötüsü, son 70 yıldır herhangi bir savaş olmaması ve öyle fazla tahripkâr afetler yaşanmamasına rağmen tarihi sit, antikkent ve mimari eserlere reva görülen ihmal ve hor kullanımdır. Tarihi eser kaçakçılığı da sürüp gitmektedir. Zaman zaman bazı eserler onarılmış olmakla beraber, gelişigüzel onarım sebebiyle orijinal vasıflarını yitirmişlerdir.
Bu konuları inşallah işlemeye devam ederiz.
Hoşça kalın, dostça kalın…

    19 EKİM – TOKAT GAZETESİ

    administrator

      Related Articles

      Bir yanıt yazın

      E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir