YA HAYIR SÖYLE, YA SUS! (1)

YA HAYIR SÖYLE, YA SUS! (1)

YA HAYIR SÖYLE, YA SUS! (1)

TÜRK ORDUSU’nun, milletimizin üstün birçok özelliklerini yansıttığını, yansıtmak bir yana özünde topladığını biliriz. Tarih boyunca bu millet, ordusunun gücü ve kudretiyle nice çetin sınavlardan geçe geçe hak, adalet, medeniyet ve barış yolunda yürüyüp bugünlere gelmiştir.
TÜRK ULUSU, tarihte kadım ve köklü bir millet olarak çok devlet ve imparatorluklar kurmuş, bulunduğu coğrafyalar ise dış etkilere hep açık olmuştur. Bu topraklarda tutunmak hiç de kolay olmamıştır, büyük bir bedel ödenmiştir ve halen de ödenmektedir.
Savaşımız yedi düvele karşı olmuştur. Bugün dahi böyledir. Böyledir ama “Türkleri tarih sahnesinden sildik, sileceğiz” diyenler de avucunu yalamıştır.
Hala bugün Bizans hayalleriyle “Costantinopl (İstanbul) bizim başkentimiz olacak” diye sayıklayanlar bir yandan, bölücü terör ve bunun arkasında bazı emperyalist odaklar öte yandan saldırı sürüyor.
Onlar “bu sefer tamam!” dedikleri anda yeniden dirildik. Ve karşılarına çelikleşmiş bir irade çıkıyordu: MEHMETÇİK!. Bunu bizim kadar yabancı tarihçiler ve düşman komutanları da itiraf etmiştir. Batı kaynaklı bir hatıratta şöyle bir ifade yazılmıştır:
“Başka uluslar askerinin (Artık savaşı kaybettik, artık mağlup olduk!) diye silah bıraktıkları hallerde Türk askeri için savaş daha yeni başlamış demektir.”
Bu kez ülkemize karşı uygulanan strateji çok daha farklıdır, çok daha sinsidir. Dışardan ve içeriden kanser hücreleri gibi işgal denemeleri yapılmaktadır. Hala bunun ciddiyetini ve vehametini anlamayanlar veya anlamak istemeyenler var. Vurdumduymazlar ve benciller zaten anlamaz. Çünkü onların ruhu yok (!) Onun için hiç şansları yok (!)
Strateji değişmiştir dedik. Şimdiki savaşlar hem uzun vadeli, hem de çok cephelidir. Anarşi ve terörle yıpratma ve yıldırma taktiklerinin yanı sıra ekonomi politik ve psikolojik savaş metodları da uygulanmaktadır.
Durum-vaziyet böylesine ciddi olduğu halde, dışardan emperyalist müdahale ve içeriden gafillerin figüran olduğu ayrılık rüzgârları estirilmektedir. Bu yapay ayrılık rüzgârlarının dünkü yönü, sağcılık-solculuk şeklinde büyük kavgaların olduğu, bu kavganın particilik ihtirasıyla körüklendiği, sonunda askeri otoritenin (dur! demek zorunda kaldığı bir kaos iken, bugünkü yönü dış düşmanlarla işbirlikçi bir etnik bölücülük, bu yetmezmiş gibi laik-antilaik inanan-inanmayan gibi çeşitli fitneler şeklindedir.
Ne demektir inanlar-inanmayanlar ayrımı? Güya dış görüntülere bakarak ve bir de malum partiye oy verenler sayılarak inananlar Türkiye’si oluşturulmakta; bu dış görüntü ayıraçlı partizanlar belirli bir yerde toplandığında ve lider oraya geldiğinde birileri çıkıp “İşte ordu, İşte Komutan!” diyebilmektedir. Ve lider de bu söz de orduya “Hakkı hakim kılacak Ordu” sıfatını yakıştırmaktadır. Ne demektir bu? Bu ülkede “Türk Silahlı Kuvvetleri” dışında başka bir ordu mu kuruluyor? Türk Silahlı Kuvvetleri hakkı hakim kılamaz mı yani?.
Yarın devam etmek üzere hoşça kalın…

15 ARALIK – TOKAT GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir