“KUL HAKKI” (2)

“KUL HAKKI” (2)

“KUL HAKKI” (2)

“İnsan Hakları maddi ve manevidir” dedik. Bizde “kul hakkı” denilince, genelde para-pul, mal-mülk gibi maddi haklar akla gelir. Bir de şu söylenir: “Müslümanın canı, malı, namusu Müslümana haramdır.” Böyle bir sözle can, mal ve namus gibi temel insan hakları sanki yalnızca Müslümanlara mahsusmuş gibi gösterilmiş olmuyor mu? Yani gayrimüslim diye tanımlanan insanların, başka bir ifadeyle öteki dinlere (Hristiyan, Musevi, Budist, Brahman vs.) mensup olanların veya dinsiz-mezhepsiz sayılanların can, mal ve ırzları Müslümana helal midir? Elbette böyle bir şey olamaz. O halde yanlış anlamalara meydan verecek sözlerden kaçınmak şarttır.
İster maddi, ister manevi olsun insan hakları bakımından Müslüman toplumların durumları maalesef pek de içaçıcı değildir. İslam ülkelerinde gerek devlet-yurttaş ilişkileri, gerekse yurttaşların birbirleriyle olan münasebetleri, karşılıklı hak ve hukukun gözetimi bakımından pek de sağlıklı olmadığı görülmektedir. Bir defa şeriat kisvesi altında rejim uygulanan bazı İslam ülkelerinde, şeriatın da, insan haklarının da esamisi okunmaz. Oralarda şeriat, yani İslam’ın hukuk kuralları, diktatörlük kurmuş bir zümrenin halka uyguladığı siyasi bir baskı aracı, bir kırbaç yapılmıştır. Yurttaşların birbirleriyle olan münasebetleri de gerek İslam’ın öngördüğü, farz kıldığı seviyeden ne yazık ki çok uzaktır.
İnsanlar lafta Müslümandır, “ben senden daha Müslümanım!” tavrı ve edası vardır. Amma velakin işe gelince, menfaate dayanınca “Rabbena hep bana!” felsefesi geçerlidir. Bu keyfiyet, sözde şeriat uygulanan ülkelerde de böyledir, devlet açısından laik olan ülkelerde de böyledir. Neden böyledir? Şundan; İslam ülkelerindeki gelişmişlik ve kalkınmışlık seviyesi, gelişmiş Avrupa, Amerika ve Uzakdoğu ülkelerine kıyasen bir hayli gerilerdedir. Sistem olarak uygulanan rejim, anayasal kurumlar, demokratik ve antidemokratik düzenekler, ekonomik ve teknolojik kuruluşlar, kültür ve sanat etkinliği gibi sosyal faaliyetlerin hür ve dinamik olmadığı ülkelerde, insan haklarının da “kul hakkı”nın da, dinin de, ahlakın da geri kalması mukadderdir.
Nitekim yüzyıllar boyu görülen manzara maalesef budur. Bakın İslam coğrafyasına görün halimizi. Bu coğrafyada yine de en iyi durumda olan Türkiye’dir. Bu durumu da Cumhuriyet inkılabına, çağdaşlaşma hamlelerine ve demokrasiye borçluyuz. Ne var ki diğer İslam ülkelerine örnek ve önder olabilen ülkemiz içerden ve dışardan rahat bırakılmıyor. Bilhassa içerde bölücülük ceryanları almış yürümüştür. Bu cereyanların bir kısmı yıllardır silahlı terör şeklinde olmakta, bir kısmı da şimdilik silahsız bir şekilde gerek aşırı partizan hareketler, gerekse din kisvesi arkasında Müslüman halkı çeşitli düzmece tarikatlara ayırma davasındadır.
Bir ülkede taşlar yerine oturmamışsa, ekonomide istikrar yoksa, insanlar güvensizlik havasına sokulmuşsa, orada “kul hakkı” gibi insan hakları çoğu zaman lafta kalmaya mahkûmdur. Her gün “Biz Müslümanız” diye bas bas bağırsakta mahkûmdur. Çünkü ne yolsuzluk, ne arsızlık biter, insanların birbirine saygı ve sevgisi kalmamıştır.
Yarın “Saygı” konusunu işlemek üzere hoşça kalın….

8 OCAK – TOKAT GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir