BİNBİR TÜRLÜ BELA… (1)

BİNBİR TÜRLÜ BELA… (1)

BİNBİR TÜRLÜ BELA… (1)

Siyaset-Tarikat-Ticaret üçgeni, dörtgen-beşgen-altıgen furyasına dönüştü. Bürokrasi içerisindeki mafia-çete ilişkiler yumağı da çözülme yolunda. Ve her gün yeni bir olay…
65 milyon nüfuslu koskoca bir ülkede iyi, güzel ve doğru şeylerin karşısında kötü, çirkin ve eğri şeylerin olması da doğaldır. Burada doğal olmayan şey, ortaya çıkan pis işlerin bazı mihraklarca örtbas edilme gayretkeşliğidir. Zaten işler belki kırk yıldır pek de tıkırında denemezdi. Zaman zaman çok sancılı bir ülke oluyorduk. Dışardan ve içerden sürekli tehdit, şantaj, fitne, terör gibi binbir türlü bela gelip bizi buluyordu.
Üstelik bu topraklar üzerinde yaşayan halkın, derleme toplama değil tarihsel köklere sahip, birçok medeniyetin varisi olduğundan da şüphe edilemezdi.
Bu halk, Türk Tarihi’nin belki de son kahramanı Mustafa Kemal’in önderliğinde yedi düvelle çarpışarak kazandığı zaferin ardından Cumhuriyetin büyük inkılâbını yaşamış, ardından çok partili demokratik sisteme geçerek daha dinamik bir toplum olmuştu.
Olmuştu ama bırakırlarsa!. Yine dışardan ve içerden kimileri çıkıyor, en az bin yıllık bir tarih içinde bütünleşmiş olan bu toplumu (ki bu toplumun bir millet olduğuna kuşku duyulamazdı) birtakım haklar halinde ayırımcılığa ve ülkeyi de bölmeye kalkışıyordu. Tabii bu bölmenin arkasından bölüşüm başlayacaktı.
Bütün bir somunu kimse yutamaz. Ama somun parça parça edilerek kolayca yutulurdu. Emperyalizmin tarih boyunca uyguladığı bu stratejiyi dahi anlamayan veya umursamayan çevreler, devleti yönlendirmeye, hatta yönetmeye soyunuyordu. Aklın yerini ihtiras almıştı. “Önce Ülkem” değil, “Önce ben” zihniyeti egemendi. Nasıl olsa “Önce Ülkem!” diyen veya öyle demeye mecbur milyonlar vardı bu ülkede…
Bir de üstüne üstlük, faiz-zam-enflasyon sarmalına yakalanmış bir ekonomi, iç ve dış borç kıskacına sokularak yağma ediliyordu. Bunun adı talan ve israf ekonomisiydi. Toplum katmanları arasındaki gelir düzeyi ve buna bağlı olarak yaşam düzeyi farkları uçurum gibi açılmış, bölgeler arası kalkınmışlık dengeleri bozulmuş, aynı ülkede adeta Hollanda ile Kamboçya veyahut İsviçre ile Somali bir arada yaşar hale gelmişti. Yıllık ortalama geliri otuzbin dolar olan 10 milyon Hollandalı ile, ikibin dolar olan 40-50 milyon Kamboçyalı, 5-10 milyon da bu ikisi arasında aynı ülkenin vatandaşları gül gibi geçinecekti.
Aslında böylece oluşan ortam bir bataklıktı. Sağlıksız bir bataklık. Bataklık ve çöplükten güller bitmezdi ama, haşeret bol bol ürerdi. Nitekim öyle oldu. Anarşi ve terör de bu bataklıktan türedi. Dış düşmanlar da şimdi bunu elde kıymetli bir kart yaparak bize karşı kullanıyorlardı…
Bu konuyu yarın devam edeceğiz.
Neş’enizi kaybetmeyin, hoşça kalın…

21 OCAK – TOKAT GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir