NÜKLEER ATIKLAR
“NÜKLEER” kelimesi, atom çekirdeğiyle ilgili bir kavram olup, “nükleer fizik”, “atom bombası”, “nükleer santral”, “nükleer enerji”, “nükleer tepkime” vb. oluşumları akla getirir.
Nükleer faaliyetler, esas itibariyle insanlığın yararına, teknolojinin ve uygarlığın gelişmesine hizmet etmekle beraber, insanlığın zararına, hatta felaketine yol açabilen bir nitelik taşıdığı da gerçektir. Bu tehlikeleri önlemenin biricik yolu ise yüksek teknoloji ve uluslararası denetim mekanizmalarıdır.
Dünyada halen A.B.D., Rusya, Çin, Fransa, İngiltere ve İsral’in ellerinde, dünyayı yok etmeye yetecek kadar nükleer silah stokları bulunduğu biliniyor. “Soğuk Savaş” döneminin bittiği kabul edilse bile, bu silahlar imha edilmediği ve bir daha yapılmayacağı garantisi verilmediği müddetçe tehlike her an için kapıda demektir.
“Nükleer radyasyon” en büyük tehlikedir. 1986 yılında vukubulan Çernobil’deki nükleer santral patlamasıyla çevreye ve atmosfere yayılan radyasyon, yüzlerce insanın ölümüne ve sakat kalmasına sebep olmuştu.
İkinci Dünya Savaşında A.B.D’nin Japonya’nın Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine attığı atom bombaları hala dehşetle hatırlanmaktadır.
Nükleer santrallardan bindedir de olsa olabilecek sızıntılar büyük kaygılara yol açıyor. Bir kez sızıntı olsa, Çernobil’de olduğu gibi nelere mal olacağı kestirilemez. Bir de nükleer atıklar derdi vardır. Gelişmiş ülkeler, bu tip tehlikeli atıklarını üçüncü dünya ülkelerine postalamakta bir mahzur görmüyorlar. Bu konuda uyanık olmayan ülke kaybeder.
Son günlerde basına da yansıyan haberlere göre; Isparta ilimize Almanya veya Fransa’dan getirilen 1100 ton nükleer artık gömülmüş. 800 ton nükleer tıp maddesinin de Konya’da bir fabrikada yakıldığı söylentisi var. “Ateş olmayan yerden duman çıkmaz” derler. Bu tip söylentileri ciddiye almak zorundayız. Çünkü nükleer radyasyon çok büyük tehlikedir. Bugün Çemobil’de hala ot bile bitmiyor.
1987 yılında Almanya’dan Türkiye’ye bir teklif geliyor. Bu teklife göre, Almanya’da birikmiş olan 4000 ton nükleer, santral atığı (radyoaktif atıkları) kilosu 10 Mark’tan Türkiye’ye gönderilecekmiş. Bu teklif Türkiye Atom Enerjisi Kurumu tarafından reddedilmiştir.
Bugün dünyada gelişmiş ülkelerin tehlikeli atık maddelerini oraya buraya taşıyan korsan şirketler (atık madde mafyası) türemiştir. Bu mafyanın yasadışı yollardan ülkemize tehlikeli atıklar getirip bıraktıkları şüphesi vardır. Nitekim bundan birkaç yıl önce, içleri zehirli atık madde dolu varillerin Karadeniz sahillerimize vurduğunu hatırlıyoruz.
Ülkemiz adına, gelecek nesiller adına her yönden uyanık olmak ulusal bir görevdir.
Hoşça kalın…
22 ŞUBAT – TOKAT GAZETESİ