DEMOKRASİ MACERAMIZ (4)

DEMOKRASİ MACERAMIZ (4)

DEMOKRASİ MACERAMIZ (4)

Elbette basın hürriyeti, iletişim özgürlüğü de sınırsız olamaz. Ve zaten sınırsız olmayıp, gerek Basın Kanunu’nda, gerekse Türk Ceza Kanunu ve daha başka kanunların birçok hükümlerinde, basın yayın yoluyla veya Radyo-Televizyon marifetiyle işlenebilecek suçlar karşılığı bir takım cezalar (hapis ve para) ve yatırımlar öngörülmüştür. Bunlar az veya hafif görülüyor olmalı ki yeni ceza ve yaptırımlar yasalaştırmak için birtakım girişimler gündeme gelmiştir.
Yazılı basından ve TV ekranlarından izlediğimiz kadarıyla, gazetecilik görevini yapmaktan başka günahı olmayan Basın mensupları ve bürolarına haksız saldırılar olmaktadır. Bir misal verirsek; 1996 yılında, ülkemizde çeşitli şekillerde saldırıya uğramış gazeteci sayısı 65’tir. Bu saldırıların birçoğu karambol olmuş ve takipsiz kalmıştır.
Basın merkezleri ve gazeteciler, basın özgürlüğünü zedeleyen, engelleyen birçok hareketlere maruz kalmaktadır. Buna dair sadece OCAK/1997 ayında dikkati çeken birkaç olayı hatırlatalım. Isparta’da yayınlanan yerel Akdeniz gazetesi sahipleri M. Ali Çelik ile kardeşi İsmail Çelik’in ev ve otomobilleri ikinci kez kurşunlanmıştır. Bir toplantıda Adalet Bakanı Şevket Kazan, basın mensuplarını hedefe göstererek “Tüm engellemelere rağmen biz yolumuza devam edeceğiz, it ürür kervan yürür” deyip halkı tahrik etmiştir. Hükümetin Refah kanadında “Siyaset temizliğinin arkasından medyayı da temizleyeceğiz” tehditleriyle son aylarda medya düşmanlığı ve sansür yasası hazırlığı da ortaya çıkmıştır.
DYP Hatay İl Başkanı Nafiz Özcan, partisinin genişletilmiş Divan toplantısında “Basın satılmış, basının önüne bir parça emik konursa istediği gibi yönlendirilir, kullanılır…” gibi sözlerle basını genelleştirip pervasız ve haksız suçlamalar yapmıştır.
BBP’nin Adana’da düzenlediği bir konferans sırasında, bir grup partilinin basın mensuplarının görev yapmalarını engellediği, Yazıcıoğlu’nun ikazlarına rağmen partili gurubun gazetecileri tartakladığı gözlenmiştir.
RP tarafından İstanbul’da düzenlenen fetih gecesinde, RP Van Milletvekili Fethullah Erbaş kürsüye geldiği sırada bir kişi pankart açmış, medya mensupları fotoğraf çekmek isterken bazı partililer gazetecileri tartaklamış, bir grup da “Medya dışarı!” sloganı atması üzerine gazeteciler salonu terk etmek zorunda kalmışlardır.
Şubat ayında Sincan’daki olayları izleyen İnter STAR muhabiri Işın Gürel, RP’li bir militan tarafından zalimce yumruklanmıştır. Suçlu militan yakalanmış, kendisine gazeteciler “Niye böyle yaptın?” diye sorduğunda, “Ben gereğini yaptım, Medya Yahudi uşağı” sözleriyle tüm medyaya mesnetsiz ve haksız karalamalar yapabilmiştir.
Niksar’da yayınlanan Yeşil Niksar gazetesi sahibi Namık Bilgin, bir yazısında muhatap aldığı kişinin oğlu tarafından gazete bürosunda hakarete uğramıştır.
Görevleri sadece haber vermek ve kamuoyunu aydınlatmak olan gazetecilerin karşılaştığı sözlü veya fiili saldırılar, hepsi de birer demokrasi ayıbıdır.
Demokrasi ve onun bir nevi sigortası sayılan iletişim özgürlüğü insanca yaşamak isteyen herkesin ihtiyacıdır. Basın mensuplarının iletişim özgürlüğü kullanmalarına saygı göstermek, aslında kendi kendine saygı duymak ve kendi özgürlüğünü de kullanmak anlamını taşır.
İnşallah başka bir yazımızda bizim demokrasinin başlıca aksayan yönlerini işleyeceğiz. Hoşça kalın…

9 MART – TOKAT GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir