ÜÇ DOST DAHA UĞURLANDI
“Dost dost diye nicesine sarıldım
Benim sadık yârim kara topraktır
Beyhude yoruldum boşa dolandım
Benim sadık yârim kara topraktır.”
Aşık VEYSEL böyle dedi, zaman geçti, gün battı, gök uyandı, vade doldu; Koca Veysel de her fani gibi sadık yâri kara toprağa kavuştu.
Her doğuşun bir batışı var; her batışın da bir doğuşu… Her an bir yeniden oluşla değişir; her oluş da bir yeni yaratıştır. Bir halden başka bir hale dönüştür. Bu dönüşme “ölüm” de desek, bir “diriliş” saklar içinde…
Ve insan! Ruh, akıl ve düşünce yetkileriyle donatılmış yegâne yaratık… Sonsuzluk okyanusunda bir damla gibi… Ama o bir damlada sonsuz düşüncenin raksettiği bir cevher.. var. Hem bilgiyi keşfeden, hem de bilgiyi üreten varlık cevheri…
Yokluktan azade olan varlıktan bir damlacık varlık; özünde değişmeden kalan… Sonsuz zamanın bir vaktinde gözünü açtığı gurbet ikliminde bir daüssıla…
Vaktin birinde boyut değiştirmişken şimdi bu boyuttan o boyuta geçen nostaljik özlem… Yunus Emre’nin özlemi:
“Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni”
Ve yaşamak sonsuz güzelliği, ölümdeki doğuşu, bahardaki dirilişi yaşamak MEVLANA gibi:
“Bakarım tabiat başlar büyük işine
Bulutlar gelir uzaktan,
********************
Uyanır açar gözlerini yeryüzüne
Gökler çalar davulunu.
Dalların gönlüne çeker gülün özü
En güzel kokusunu baharın.
Tohumun gönlü başlar vermeye tohum
Ağaç durmadan söyler, döker içini.”
Ve üç dost insan daha uğurlandı peşpeşe gurbetten sılaya…
Hasan Utku, Sıtkı Ulaşoğlu ve Ethem Çatalbaş. Ruhları şadolsun…
17 NİSAN – TOKAT GAZETESİ