TAHRİBAT NASIL ÖNLENECEK?
Eski İçişleri Bakanı Meral Akşener, Ordu’yu suçladı: “Batı çalışma Grubu darbeci kuruluştu. Emniyet kahramanca çalışarak darbecilerin girişimini ortaya çıkardı.”
Siyasi ihtiraslar, bazı insanları ne hallere düşürüyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin büyük bir vatanseverlikle genel asayiş ve iç güvenliğimizi, Cumhuriyetin temel ilkelerini tehdit eden irtica vb. eylemlere karşı, demokrasinin kuralları içinde ve kamuoyunun gözleri önünde yaptığı uyarı görevini darbecilikle suçlamak, akıl, izan, insaf ve siyasi ahlakla bağdaşmıyor.
Siyaseti ve memleket yönetimini çığırından çıkartıp, Meclis’in iradesiyle hiç ummadıkları bir anda iktidardan düşmenin şaşkınlığı ile saçma sapan şeyler söylemekle, intikamcı bir tavırla devletimiz ve milletimizin en büyük teminatı olan T.S.K’ni yıpratmaya uğraşmakla nereye varabilirler?
Tabii ki Meral Akşener tek başına hareket etmiyor. Arkasında Tansu Çiller ve daha başkaları var. Çiller, kendisini laikliğin yegâne teminatı gibi gösterip, ortağı Erbakan’ın da köşeye sıkışmasını fırsat bilerek dönüşümlü başbakanlıkta sıranın kendisine geldiği hayaliyle tam başbakanlık koltuğuna oturmayı beklerken, görevin Mesut Yılmaz’a verilmesiyle yaşadığı acı sürpriz, partisinde başlayan yaprak dökümü filan derken, şimdi parti genel başkanlık koltuğunu ve gelecek seçimleri kurtarmanın telaşındadır. Abuk sabuk beyanatlar bundan kaynaklanıyor.
Erbakan da, başbakan iken Milli Güvenlik Kurulu’nda altına imza attığı kararlarını, şimdiki Hükümet programında yer almasını şiddetle eleştiriyor. “Bunlara evet derseniz tabutunuzla mezarınıza kadar gider” diyerek ANAP’lı milletvekillerini tehdit ediyor. Peki ama, “O kararlarda senin de imzan var Beyefendi, ne çabuk unuttun?” diye sormazlar mı adama!?
ANAP+DSP+DTP azınlık hükümetine güvenoyu verecek olan CHP’nin Genel Sekreteri Adnan Keskin de, hükümet programını “herkesi uyutmaya yönelik vaadler edebiyatı” olarak değerlendiriyor. Sekiz yıllık eğitimde hükümetin devreye soktuğu yaklaşımdan kuşku duyduğunu belirtiyor. “Dağ fare doğurdu” diyerek eleştiriyor. “Siyasal iktidar güvenoyu almadan sınıfta kalmıştır.” diyor. Ancak CHP, kıyasıya eleştirdiği yeni hükümete güvenoyunu vermekle de yükümlü durumda. Bu çelişkinin sebebi ise bellidir. Sol kanatta sürüp giden CHP-DSP rekabeti!…
Bütün bu olan-bitenler bize öncelikli olarak şunu düşündürüyor: Siyasi ve şahsi çıkar hırsları ile gözü dönen siyasetçilerin devlet ve hükümet kurumlarında tahribat yapar hala gelmeleri nasıl önlenecek???
Hoşça kalın…
11 TEMMUZ – TOKAT GAZETESİ