EĞİTİMDE ASIL MESELE (3)

EĞİTİMDE ASIL MESELE (3)

EĞİTİMDE ASIL MESELE (3)

Günlerden beri Ülkemiz gündeminin başını tutup, üzerinde kimi gerekli, kimi gereksiz tartışmalara neden olan “8 Yıllık Kesintisiz Zorunlu Temel Eğitim Yasası tasarısı” nihayet kanunlaştı. “Nihayet” diyoruz, çünkü bunun kararı ta 1970 yılında, Milli Eğitim Şurası’nca alınmış, ancak hayata geçmemişti. Yani, bu konu yeni bir şey değil. Yeni bir şey olmamakla beraber, Ülkemiz eğitiminde bile “yenilik” ve “reform hareketi” sayılmaktadır.
Toplumların hayatında yapılan her yenilik, her reform ve her devrinin bir etkisi vardır. İşte bu etki, derecesine göre, toplumdaki bazı kesimlerin tepkisini çeker. Tepki, eğer bir fikir çerçevesinde kalıyorsa mesele yok. Ancak bu çerçeveyi aşarak, tüm toplumun huzur ve asayişini bozacak eylemlere dönüşür, hatta giderek genel güvenliği ve demokrasiyi tehdit edecek boyutlara ulaşırsa, o takdirde oturup herkesin düşünmesi lazım.
Bizdeki duruma baktığımızda ne görüyoruz? “8 yıllık temel eğitim” tartışmalarının başlangıcından itibaren mesele saptırılarak, adeta “din eğitimi” ve “imam-hatip” noktasına odaklanmıştır. Öyle ki, “din eğitimi” örgün mü yaygın mı olsun tartışması, kasıtlı olarak “din elden gidiyor!”, hatta “Kur’an yasaklanıyor!” tahrikleri ile alevlenmiş; imam-hatip ortaokullarının da, tıpkı diğer meslek okullarının orta kısımları, Anadolu liselerinin orta ve klasik ortaokullar gibi kaldırılması da “İmam-Hatip’ler kapatılıyor” yalanına dönüşmüştür. Ortada fol yok, yumurta yokken “Okuluma ve Kitabıma Dokunma!” afişleri ve sloganları ortalığı kaplamıştır. Bu ne menem iştir?
İşte böylesine bir hengâme içerisinde eğitimin asıl meselesi, eğitim sistemindeki asıl sorunlar güme gitmektedir. Oysaki bizdeki eğitim düzeninin, çağı yakalama açısından birçok eksiğinin olduğu bilinen bir gerçektir. Eğitimde kalite, seviye, düşünce, analiz ve sentez melekelerini geliştirme, ezbercilik, Türkçe yerine yabancı dille eğitim, okulların fiziki yapı ve dersane yetersizliği, araç gereç noksanı, spor tesisi, laboratuvar ve kitaplık, öğretmenlik kurumu, üniversite kapılarında yığılma vb. daha birçok konumuz ve sorunumuz vardır. Asıl bunları tartışmak gerekmez miydi?
Çocuklarımızı ve gençlerimizi uyuşturan, düşünce yetkilerini körelten eski eğitim metodları yerine, hayatla ve yakın çevreyle rabıtalı, aktif, dinamik ve verimli yeni eğitim metodlarını gündeme getirmek gerekmez miydi?
Gerekirdi, hem de çok gerekirdi ama, Ülkede kavga ve kargaşa çıkartmak, başımızdaki terör azmış gibi toplumda yeni yeni belalara çanak tutmak, sanki bilinçli olarak tercih ediliyor gibidir. Ne diyelim, sonu hayırlı olsun.
Hoşça kalın…

19 AĞUSTOS – TOKAT GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir