BUGÜNKÜ OLAYLAR VE TARİHTEN BİR SAYFA

BUGÜNKÜ OLAYLAR VE TARİHTEN BİR SAYFA

BUGÜNKÜ OLAYLAR VE TARİHTEN BİR SAYFA

“ 8 yıllık kesintisiz temel eğitime karşı tepkiler sürüyor.”
“Sabah namazında Eyüp, öğle namazında Üsküdar Yeni Cami eylemcilerin karargahı, toplanma üssü ve eylem meydanı oldu.”
“İstanbul’da Cuma namazları çıkışı Beyazıt Meydanında başlatılan protesto eylemleri, giderek “5 vakit namaz, 5 vakit eylem!” haline geldi.
“Bir kısım eylemciler de ellerindeki Kur’anları başları üzerine kaldırıyor, bir kısmı Kur’an sayfalarını açarak gösteriyor, bir kısmı da zincirli kilit vurulmuş şekilde teşhir ediyor.”
İslam tarihinde Muaviye meselesi ve Sıffin savaşı çok yankı yapmıştır. Hz. Ömer zamanında Şam Valiliğine getirilen Ebu Sufyan’ın oğlu Muaviye, 22 yıldır bu vazifesini devam ettiriyordu. Dirayetli bir devlet adamı, mahir bir siyasetçiydi. Gözü halifelik makamında olduğundan Hz. Ali’ye bi’at etmedi. Suriye ve Mısır’da huzursuzluk çıkartıyordu.
Hz. Ali, nihayet 80 bin kişilik bir orduyla yola çıktı. Suriye ile Bağdat sınırındaki Sıffin’deki su yollarını tutmuştu. Ali, Muaviye’nin niyetini anlıyordu. Sudan iki tarafın da istifade etmesi gerektiğini bildirmesine rağmen, müsbet cevap alamadı. Bunun üzerine taarruza geçildi ve Şam askeri püskürtülerek su başları tutuldu. Fakat Hz. Ali, karşısındaki Müslümanların su sıkıntısına düşmesine razı değildi. Kendi askerine şu emri verdi: “Şam askerinin su almasını engellemeyin. Ancak, onların suya hakim olmasına da izin vermeyin.”
Ortada pek savaş havası yoktu. Aradan üç ay geçip anlaşma olmayınca çarpışmalar başladı. Bununla beraber dövüşmeler mevzii kalıyordu. Bir ara, mütareke dönemine girildi. Ashabdan iki kişi, Muaviye’nin yanına giderek, onun niçin Hz. Ali’ye bi’at etmediğini sordular. Muaviye, Hz. Ali’yi halifeliğe layık ve ehil görüyordu. Fakat onun, Hz. Osman’ın katillerini koruduğu düşüncesinde idi. Uzlaşma çağrıları kar etmedi. Tekrar savaş başladı. Şam ordusunun bozulmasına ramak kalmışken, Muaviye’nin danışmanı Amr bin As, çirkin bir harekete başvurdu. Onun talimatı ile beş asker, mızraklarının ucunda meşhur şam mushafını taşıyarak yürüdüler. Bunları, yanlarında mushaf bulunan öbür askerler taklit ettiler. Hz Ali’nin ordusuna yaklaşırken, “Aramızda Kur’an-ı kerim hakem olsun!” diye bağırıyorlardı.
Hz. Ali’nin komutanlarından Eşter Nehai, yenilgiyi önlemek üzere tezgâhlanan bu hileye aldırış etmedi ve hücum emri verdi. Hz Ali de aynı düşüncede idi. Fakat, ordu içerisinde birdenbire karışıklık başgösterdi. Sonradan, “Hariciler” sıfatıyla İslam aleminde yeni fitneler doğuracak birtakım cahil ve mutaassıp kimseler, “Allah’ın kitabına davet edildiğimiz zaman, bunu kabulden başka ne yapabiliriz?” diye ortalığı velveleye verdiler. Hatta, eğer savaşa devam edilirse, Halife’ye karşı geleceklerini ve kendisini hemen terkedeceklerini bildirdiler.
Yapılacak başka şey kalmamıştı. Hz. Ali, mutlak bir galebe sağlanacağı sırada, elinde olmayarak ric’at (geri çekilme) emri vermek zorunda kaldı. İki taraftan seçilen temsilciler, uzun görüşmeler sonunda, hilafet meselesinin hakem kararıyla hallolunmasını kararlaştırdılar.
Hz. Ali, ihtilafın bu şekilde ele alınmasına taraftar değildi. Hakem kararı ne olursa olsun, İslam aleminde yeni fitneler doğacağını tahmin etmekteydi. Nitekim, ileride vukubulacak kötü gelişmeler, onu haklı çıkaracaktır.
İşte böyle, bir çağrışım oldu ve biz tarihte ta 1338 yıl öncesi bir zamana gidiverdik. Ve gördük ki, ders almasını bilenlere TARİH nice ibret dersleriyle doludur.
Hoşça kalın…

21 AĞUSTOS – TOKAT GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir