KAZA MI, KATLİAM MI? (2)

KAZA MI, KATLİAM MI? (2)

KAZA MI, KATLİAM MI? (2)

“Acele giden ecele gider” deyimini kanıtlamak isteyen sürat delileri, bu işi tek başlarına bir yarış pistinde yapmıyorlar. Herkesin içinde bulunduğu trafik’e çıkıp o ister bir otobüsün şoförü, ister bir minübüs veya özel otonun sürücüsü olsunlar. Başka insanları da kötü bir kadere sürüklemek gibi sorumsuzluğun faili de oluyorlar. Cinayetin faili demek daha uygun düşer.
Hiç kimsenin direksiyon başında sürat yapmak, veyahut uymak gibi bir lüksü olamaz. Cep telefonu ile konuşmak, hatta sigara içilmek de öyle… Ama kime söylüyorsun desenize. Sorumsuzluk ve düşüncesizlik de parayla değil, magandalık da…
Buraya kadar malum da… Ya peki, içimizden birilerinin kural tanımaz, kanun bilmez tutumlarını adeta zevk için ısrarla sürdürüp, bir de üstelik “Ben yapmadım, trafik canavarı yaptı!” deme pişkinliğinin de bir bedeli olmadı değil mi? Ve buna karşı kural ve kanunların yaptırım gücü, etkinliğini her yerde ve her an göstermeli değil mi?.
Şimdi bir fantezi düşünelim. Bizim ülkenin bütün sürücüleri, kanunlara ve tüm kurallara harfiyen uyumlu olsunlar. Hepsi de neredeyse sıfır hata ile gidiyorlar. Yayalarımızda çok dikkatli; belli yaya geçitlerinden çabuk çabuk karşıya geçiyorlar. Bir arabanın önüne aniden çıkan da yok, sallana sallana yürüyen de…
Böyle bir durumda sonuç ne olurdu acaba? Tutmasa da bir tahmin yürütelim. Kazalar, muhtemelen %50 azalırdı. Geriye ne kaldı %50. Araçların teknik kusurlarından ve bakım ihmallerinden ileri gelen kazaların oranını %10 kabul etsek, geriye %40 kalır. İşte bu %40 yol faktörüdür. Bizde yol deyince akla karayolu gelir. Son zamanda gelişen Havayollarımız henüz ülke içinde yaygın ve ekonomik değil. Demiryolu ise resmen yok. Var ama yok gibi bir şey. Çünkü, bu ülkede yolcu taşımacılığının %4’ü, yük taşımacılığının %7’si demiryollarında yapılabilyorsa, demiryollarının taşıma kapasitesi sadece bu kadarcık ise, o ülkede demiryolu yok demektir. Bunun tabi sonucu olarak da o ülken bir Kamyoncular Cumhuriyeti olur. Ülkenin akaryakıt taşımacılığının %95’i karayollarından tankerlerle yapacaktır. Her gün aynı karayollarında binlerce otobüs de yolcu taşıyacaktır. Hatta bazen, sonu bir facia ile bitse de kamyonlarla salkım saçak yoksul işçi aileleri yüzlerce kilometre taşınacak, yol boyunca bir müdahaleye, trafik kontroluna rastlamayacaktır. Sonuç ne olabilir?
Kaldı ki, kontrol-denetim ve cezai müeyyidelerin trafik kazalarının önlenmesindeki payı %5, haydi haydi %10 kabul ediliyor. Bizim ülkede bu işler de yarım yamalak yapılıyor.
Velhasıl çare, DEMİRYOLU’dur. Demiryolları’na dönüştür. Tıpkı Cumhuriyet’in ilk 25 yılı gibi. Ne yapılmışsa o devirde yapılmış. Çare, otoban yollardır. Yani kaliteli karayoludur. Çare, denizyolları ve havayollarına işlerlik kazandırmaktadır.Ve tabii ki eğitim ve denetim şart. Ne edip edip, bilhassa otobüs, minibüs ve kamyonların sürücülerin periyodik olarak teknik ve psikolojik testlerden geçirmek lazım.
Durum-vaziyet ortada. Kendi kendimizi daha fazla kandırmanın da alemi yok. “İnşallah”, “Maşallah” ve “Allah Korusun” ların bir sınırı var. İşten kaytarıp, Allah’a havale etmekle artık olmadığını görelim. Açıkçası, ALLAH bizden bıktı!
Hoşça kalın…

7 EYLÜL – TOKAT GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir