ŞEHRİMİZİN ÇEVRE SORUNLARI (3)
“Çevre” konusunda pembe tablolar çizmekten yana değiliz. Bu, zoraki gülümsemeye benzer. Çevre sorunlarını omuz silkerek geçiştiremeyiz. Aslında sorunlar karşısında omuz silke silke sonunda kendimizi bir sorunlar girdabında bulmaktayız.
Ve artık herkes kendi yakın çevresinde bu girdabı görmekte veya içinde yaşamaktadır. Bu dizi-yazımızın en başında somut örneklerle hemen konuya girmiştik. Ve sanayi tesislerimizin, bir-ikisi dışında, arıtma düzeneklerinin olmadığından sözetmiştik.
Şimdi yine şehrimizden somut örnekler verelim. TOKAT, bir bağ ve bahçeler beldesiydi. Çok uzak değil, bundan 40-50 yıl öncesine kadar şehrimizin çevresi hep bağlık bahçelikti. Hem de ne bağlar, ne bahçeler… Bugün ise durum ortada. O güzelim bağların, bahçelerin yerlerinde yeller estiği gibi yığın yığın apartmanlar… Ve çirkin beton yığınlarının aralarında her nasılsa kalmış birkaç tane bağ ve bahçe.
Bu son kalan bağ ve bahçelerin bir kısmı hala bakımlı ve güzel; çünkü sahipleri onları bilinçli olarak koruyor. Bir kısmı ise, tıpkı öbürlerinin akıbetini bekliyor. Mirasçıları, bir müteahhide vermek üzere alesta durumunda, arsa karşılığı birkaç daire sahibi olmanın hayalini güdüyor.
Çarpık kentleşme ve talan zihniyetine karşın, bilemediniz, 5-10 tane de olsa, sahipleri tarafından bilinçli olarak korunan bağ ve bahçeler ise, Belediyenin, İmar kanunu 18. madde ile ilgili uygulamalarının tehdidi altında. O bağ-bahçe sahiplerine madalya vermek gerekirken, tırpanlamak son derece yanlıştır. 18. maddeyi oralardan çok dikkatli geçirmek veya hiç geçirmemek en uygunu olmaz mıydı? Hatta onları özel koruma alanı ilan etmek gerekmez miydi?
Devamı yarın. Hoşça kalın…
27 EYLÜL – TOKAT GAZETESİ