HABERLERDEN ESİNTİLER
“Çağdaş Türk Diplomasisi: 200 yıllık süreç” konulu sempozyumun açılışında bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı DEMİREL, siyasetin ve diplomasinin hedefinin milli çıkarlar olduğunu belirterek, milli çıkarların korunması için ekonomik, siyasi ve askeri gücün zorunlu olduğunu vurguladı.
Burada biz, İsmet Paşa’nın dış politika hakkındaki şu sözünü hatırladık: “İçerde ne iseniz, dışarda da osunuz.”
Demirel’in konuşması bundan üç gün önce; İsmet Paşa’nın sözü ise belki 40 yıl önce söylenmişse de, anlam bakımından aynıdır.
Bugün, içerideki durum veya iç siyasetin hali nedir, diye sorduğumuzda, eğer kendi kendimizi veya başkalarını avutmak gibi bir huyumuz yok ise, pembe tablolar çizmenin bir gerçeği yoktur.
Evet, önümüzde pembe bir tablo yok ama, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın üç gün önceki beyanatında geçtiği üzere, “İflas ve tükeniş” de yok. Baykal’ın beyanatının devamında yer alan “büyük bir alarm” ifadesi ise redd olunamaz. Çünkü alarm zilleri hem içeride, hem dışarıda çalıyor. Hem de hassas kulaklar için değil, Mısır’daki sağır sultanın duyabileceği tizlikte alarm zilleri çaldığı doğrudur. Bu doğru da, ANASOL-D Hükümeti’ne dışarıdan destek veren Baykal’ın, aynı zamanda sert muhalefet yaparak ve erken seçim ihtimalini gündemde tutarak, CHP’nin oylarını arttırma taktiği güttüğü de doğrudur. Ayrıca DSP ile rekabet söz konusudur.
Bizim iç siyasetimizdeki iktidar kavgaları, halk deyimiyle “post kavgası”, maalesef çok yıkıcı olmaktadır. En son, REFAHYOL iktidarı, memlekette birçok şeyi kırıp dökerek gittikten sonra, uğradıkları şaşkınlığın ardından, bilhassa DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, yakın taifesiyle birlikte meydan meydan dolaşarak, yıkıcı muhalefetin bir başka örneğini ortaya koymaktadır. RP Lideri Erbakan ise, partisi Anayasa Mahkemesi’nde davalı olduğu için, şimdilik biraz ihtiyatlı davranmakla beraber, has adamları vasıtasıyla diyeceğini demektedir.
Durup dururken bir “Onbaşı krizi” yaratan Çiller, bu yetmezmiş gibi, iki gün önce de partisinin TBMM grubunda yaptığı konuşmada “halkın kansız ve acısız bir siyasi çözüm” istediğini vurgulayıp, “yegane çare DYP’dir” diyebilmiştir. Ne demek “kansız ve acısız bir siyasi çözüm” lafı? Kim kimin kanını dökmek istiyor, taraflar kim?
İçinde güya “kansız” dileği geçen bu tür kanlı konuşmaların bir benzerini de vaktiyle Erbakan’dan duymuştuk. “Geçiş dönemi, acı mı tatlı mı, kanlı mı kansız mı geçecek?” demişti. Adeta, maazallah bir iç savaşa davetiye anlamına gelebilecek sözleri dahi pervasızca söyleyebilmişti.
Merak etmesinler, bu ülkede onların istediğinden de fazla kan her gün dökülüyor zaten. Terör örgütlerinin eylemleriyle, bireysel şiddet ve tekerlekli anarşi ile…
Ne diyelim? Şimdilik sadece el-insaf diyoruz.
Hoşça kalın…
NOT: Önceki gün çıkan “ŞEHİD ASKERİ HEP BİRLİKTE SAYGI ile SELAMLAYALIM” başlıklı yazımızın başlangıcında yer alan”… Meydan muhaberesi” ni “meydan muharebesi” olarak; yazının devamında geçen “… Bu meydanda akan Türkanları” İfadesini “… Bu meydamda akan Türk kanları” olarak; ve ayrıca başlıktaki “SELAMLAYALIM” kelimesindeki 2. “A”nın üzerine şapka “A” şeklinde çıktığından, normal “A” olarak düzeltir, bu dizgi hatalarından dolayı özür dileriz.
19 EKİM – TOKAT GAZETESİ