Vakıflar (1)
TOKAT hem il, hem de şehir olarak, birçok eski medeniyetin mirasına sahiptir. Bu medeniyetlerden en eski olanların bir kısmının kalıntıları halen yer altındadır. Bu tip kalıntılar için “höyük” ya da “Ören yeri” deyimleri kullanılıyor. Bu höyüklerden en ünlüleri Erbaa’daki “Horoztepe Höyüğü” ile Zile’deki “Maşathöyük”. Buralardaki araştırmalar yıllar önce yapılmış, ancak bitmemiştir. Tıpkı Sulusaray’daki “Sebastopolis” antikkent gibi. Burada da araştırmalar yarı yolda kaldı.
Höyük olsun, antik kent olsun; bu gibi medeniyet kalıntılarıyla erkeoloji bilimi ilgileniyor. İlimizdeki arkeolojik buluntuların bir kısmı “Tokat Müzesi”nde sergileniyor. Büyük bir kısmı ise, Ankara’daki “Anadolu Medeniyetleri Müzesi”nde. Arkeolojik araştırmaların bir hayli pahalı bir uğraş olduğunu biliyoruz. Ama, eski medeniyetlerin keşfi uğruna her fedakârlık değer.
Bir de yer üstündeki eski medeniyet kalıntıları var. Bunlardan çağımıza en yakın olanları Selçuklu ve Osmanlı devirlerinden kalma mimari eserler. O devirlere ait her türlü miras, bizim özgeçmişimizin de birer parçası sayılıyor. Aynı zamanda, geçmiş hangi medeniyetten kalmış olursa olsun her eser, tüm insanlığın da ortak kültürel değeri kabul ediliyor.
Selçuklu’dan ve bilhassa Osmanlı’dan kalan VAKIF ESERLERİ başta geliyor. Bazı tarihçiler ve sosyal bilimciler Osmanlı medeniyetine bir vakıf medeniyeti gözüyle de bakarlar. Öyle ki yüzyıllara yayılmış vakıf varlığı, toplumun müşterek zenginliği olarak, devletin zayıf düştüğü bunalımlı dönemlerde dahi toplumsal dirlik ve düzenin bozulmasını önlemiştir.
VAKIFLAR, üç kıtaya yayılmış Osmanlı toplumunun dirlik ve düzeninin bir nevi sigortası olmuştur. Vakıf geleneğinin OSMANLI DEVLETİ’nin dünyada gelmiş geçmiş en büyük üç imparatorluktan biri (diğer ikisi; ROMA İmp. Ve B. BRİTANYA İmp.) olmasındaki payının büyük olduğu bir gerçektir.
Devamı yarın. Hoşça kalın…
2 ARALIK – TOKAT GAZETESİ