PETROL Esas Gaye, SADDAM ise Bahane…
Savaş ha çıktı, ha çıkacak diye beklenen Körfez krizi sürerken, Afganistan korkunç bir depremle sarsıldı. Afganistan’ın kuzeyindeki, daha çok Özbek asıllı Türklerin yaşadığı bölgede binlerce insan öldü. Şimdilerde orada bir trajedi yaşanıyor.
Deprem felaketinden sağ kurtulan yaklaşık 15 bin kişi ise dondurucu soğuk ve açlıkla karşı karşıya. Çoğunluğu kadın ve çocuk olan bu insanların imdat çığlıkları, olası bir körfez savaşının tam-tam sesleri arasında boğulup gitti. Onların açlıktan ve donmaktan kurtaracak paranın iki katı ise, Dünya Devi ABD tarafından Körfez’deki savaş hazırlıkları dolayısıyla bir günde harcanıyor.
Dünya medyasının haber ve yorumları Körfez’e, Amerika’nın uçak gemilerine, hayalet uçaklarına, Başkan Clinton’a ve Irak diktatörü Saddam’a odaklanmış durumda. Amerika’nın derdi malum: PETROL!
Saddam’ın saraylarında sakladığı iddia edilen kimyasal ve biyolojik kitle imha silahları sorunu, işin bahanesi gibi gözüküyor. 1991 yılında ki 1. Körfez savaşından beri Irak, zaten B.M.’in ve A.B.D’nin gözetim ve denetimi altındadır. Yıllardır Irak’a ekonomik ambargo uygulanıyor. Madem öyle, çok sıkı bir kontrol altındaki bir ülkede kitle imha silahlarının varlığına niçin izin verilmiş? Bu silahlar orada gerçekten var idiyse, bunların komşu ülkelere karşı büyük tehlike teşkil ettiğini ilan ederek Saddam’a ve Irak’a yaptırım uygulamak için niçin 7 yıl beklenmiş.
İşin aslı şu ki; Saddam sadece bahane… A.B.D., ‘Dünya’nın patronu benim!’ diyor. Güttüğü politika ‘Rabbena hep bana’ felsefesine dayanıyor. Afganistan’daki çocukların yaraları sarılacakmış. Irak’ta çocuklar bir bardak süte hasretmiş… Kimin umurunda!?
Vaktiyle, Bosna-Hersek ve Çeçenistan trajedileri de kimin umurunda olmuştu ki?
Haydi BATI’yı anladık; onlar çifte standart yapıyor. Ya peki, sözde İslam ülkelerine ne demeli-Onlar ne yapıyor? Onların ki de çifte standart! Ülkemizdeki acımasız terörü yıllardır kimler destekliyor?.
Ne imiş? İslam Ülkeleri Konferansı imiş…
Ne imiş? İslam Zirvesi imiş..
Şu İslam Ülkeleri temsilcileri bugüne dek aralarında nice toplantılar düzenlediler. Bu toplantılardan siz hiç şimdiye dek, doğru-dürsüt bir karar veya bir eylem birliği çıktığını duydunuz veya gördünüz mü? Çıksa bile bunların hayata geçtiğini gördünüz veya duydunuz mu? Görülen O ki devletler arası ilişkilerde duygusallığa yer yoktur. Hayatın kanunları da sanıldığından daha katıdır.
Biz de efkarlanıp Adaletin bu mu Dünya? demesi kalıyor…
Hoşça kalın…
19 ŞUBAT – TOKAT GAZETESİ