İRTİCA (6)
31 MART OLAYI tesadüfen veya aniden patlamış değildi. Gerici mihrakların hazırlamış olduğu bir senaryonun sahneye çıkışıydı. Çıkardıkları fitne-fesat ve işledikleri cinayetler bir yana; olaylar sırasında attıkları sloganlar bile asıl niyetlerini açığı vuruyordu: “şeriat isteriz!”
“Şeriat isteriz!” diye bağıranlar, Osmanlı Devleti’nin hemen hemen bütün kurumlarının şeriat esaslarına dayandığını bilmiyorlar mıydı? Devletin başındaki şahıs, İslam Halifesi Sultan Abdülhamid Han değil miydi? Üstelik koca imparatorluk çökmüş ve bitmişti, artık yolun sonuna gelinmişti. Her kemalin bir de zevali vardı. Avrupa “Hasta adam” ın mirasını paylaşmak için fırsat kolluyordu.
Ancak sözde şeriat isteyenler için bunların hiç önemi yoktu. Onlar nezdinde Devlet, devletin bağımsızlığı ve bayrağının gönderde dalgalanmasının da bir önemi yoktu, milletin ve onun devletinin eski gücünü-kuvvetini yitirmiş olmasının da. Devlet güçlü olmuş veya olmamış; önemli değil. Mensup olduğu millet, dünyadaki gelişmelerin dışında kalmış: ilimde-fende yerinde saymış veya geriye kalmış; bunlar da önemli değil. Peki, ama onlar için ne önemli? Gerçek dinin dışında kendi uydurdukları sözde şeriat…
“31 MART OLAYI’nın hedefi neydi? Olayların seyri ve asilerin attıkları sloganlara bakıldığında şuydu hedef;
* Meşrutiyet rejimini kaldırıp monarşiye geri dönmek.
* Aydınları sindirmek ve özgürlük ateşini söndürmek.
* Yenilik hareketlerine engel olmak.
* Dinsel taassubu (bağnazlığı) egemen kılmak.
Nasıl bastırıldı?
Selanik’teki redif (ihtiyat) tümenlerinin aydın subayları ve ordu kumandanı Mahmut Şevket Paşa, İstanbul’u karıştıran irtica hareketlerini ezmeye karar verdiler. Gönderilen kuvvetlerin başına Hüseyin Hüsnü Paşa, Kurmay başkanlığına da Mustafa Kemal görevlendirildi. Bu birliğe “Hareket ordusu” adını o zaman Kolağası rütbeli Mustafa Kemal vermiştir.
Hareket ordusu 22/23 Nisan 1909 gecesi İstanbul’a girip her tarafına hâkim oldu. 24 Nisan’da isyancılar bertaraf edildi. 25 Nisan’da “sıkıyönetim” kuruldu.
……………………..
Tarihsel boyutunda görülüyor ki ‘irtica’nın gerçek dinle ve dindarlıkla bir ilgisi yoktur. İslam dini insanlara ‘taassup ehli olun, ilimde, fende ve sanatta geri kalın mı diyor? Böyle mi istiyor? Böyle diyor ve istiyorsa, o dinin insanlara ne faydası olabilir?
‘İrticacı’, ‘mürteci’ veya ‘gerici’ sıfatları müslümana ve dindara değil; islamiyeti, Kur’anı, Allah ve Peygamberi kendi sinisi maksat ve çıkarları için kullanan, toplumda fitne-fesat ve bozgunculuk yapan kimselere ve dinci taifesine denilmektedir.
……………………….
İste 3. SELİM HAN! Kurumları yozlaşmış, zamanın ve Avrupa’nın gerisine düşmüş, orduları her cephede bozguna uğrayan bir devleti yeni baştan derleyip toparlıyor, devleti hasta yatağından ayağa kaldırıyor, her alanda yenilik yaparak ilim-fen ve sanatta Avrupa’ya yetişmeye çalışıyor… Fakat sonra ne oluyor? ‘Din elden gidiyor’ diyen yobazlar ‘Padişah dine ve vatana hıyanet etti’ diyerek fesat çıkaran gerçek hainler her şeyi berbat edip bırakıyor. Yazıklar olsun!
Devam edecek. Hoşça kalın…
3 NİSAN – TOKAT GAZETESİ