DEMOKRASİ VE SİSTEM (7)
Demokrasi ve sistemle ilgili güncel tartışmalara geçmeden önce yakın tarihimize bu göndermeleri niçin yaptık? Çünkü yakın tarihimiz, bizim için bir ‘mihenk taşı’ idi. CUMHURİYET’in ilanını izleyen toplumsal ve kurumsal anlamdaki büyük değişimi, ‘çok partili demokratik parlamenter sistem’e geçiş sürecini ve bugünlerin sosyal ve siyasal sancılarını iyice anlayabilmek için, yakın tarihimizde olup bitenleri çok iyi bilmek ve değerlendirmekle yükümlüydük.
Bunu yapmaz isek ne olurdu? O eski alışkanlıklar, aymazlıklar ve hatta hayınlıklar nüksederdi. Tıpkı ‘Kurtuluş Savaşı’ yıllarında, tıpkı ‘Cumhuriyet’in ilanına doğru ve ilan edildiği günlerde ve bundan sonraki devrimler sürecinde depreşen karşıcıl ve kötücül tutumlar gibi. Böyle tutum ve eylem sahiplerinin kullandıkları biricik silah ise ne yazık ki yüce İslam dini idi. Onlar din, iman, ezan, Kur’an gibi kutsal kavramları, kişisel çıkarları ve siyasal ihtiraslarına alet etmekte hiçbir sakınca görmediler, günümüzde de görmüyorlar.
CUMHURİYET’in 75. yılına vardığımız şu günlerde dahi bu ülkede hala bağnazlık, din sömürüsü, laik ve demokratik düzene karşı açık veya gizli her türlü eylem kol geziyorsa, bu noktalara hangi aymazlık (gaflet) ve sapkınlık (dalalet) yollarından geçerek geldiğimizi de düşünmek ve itiraf etmek zorundayız.
Bu ülke Cumhuriyetin ilanı ve Halifeliğin kaldırılmasından itibaren onca yıllar geçmiş olmasına, nice Cumhuriyet nesilleri yetişmesine ve bunca demokrasi deneyimlerine karşın, bir Büyükşehir Belediye Başkanı, görünüşte kendisini huşu içinde dinleyen bir topluluğa hitaben, ama aslında laik, demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan TÜRKİYE CUMHURİYETİ’ne meydan okuyan bir tavırla “Ya laik olacaksın, ya Müslüman!” diyebiliyorsa vay bizim halimize!?.
Devam edecek. Hoşça kalın..
23 AĞUSTOS TOKAT GAZETESİ