DEMOKRASİ VE SİSTEM (15)
SİYASİ AHLAK ile DEMOKRASİ birbirinden ayrı düşünülemez. Siyasi ahlakın olmadığı bir demokrasi yozlaşmaya mahkumdur. Hırsızlığın ve yolsuzluğun adeta olağan hale geldiği, birçok işin yalan ve talanla görüldüğü bir ülkede yurttaşlara hak, hukuk, hürriyet, eşitlik, kardeşlik ve adilane bir paylaşım vaad eden demokrasinin gerçek anlamıyla varlığından söz edilebilir mi?
Seçmen yurttaşların büyük bir kesmi yalan ve talanı olağan, hatta mübah görüyormuş gibi bir umursamazlık içindeyse… Bir kesim yurttaş ise yalancı ve talancıları ‘Türkiye seninle gurur duyuyor!’ yazılı pankartlarla karşılayıp, aynı sloganla alkış tutup uğurluyorsa…
Yine bir kısım seçmen yurttaşın partisel siyasi tercihleri bir torba erzak, bir paket sigara, hatta birkaç bardak çayla yönlendirilir derecede bir çaresizlik içindeyken; onlar, siyaset canbazları tarafından bir oy deposu olarak, insafsızca kullanıyorsa…
İnsanların saf dinsel inançları, “Bize oy verirseniz ahiret vebalinden kurtulursunuz!” yahut ‘din, iman, Kur’an, ezan laik sistemin elinde tehlikeye düşmüş de dini bütün bir parti o mukaddeslerin koruyucusu!’ kabilinden hava basılıp, bu yöntemle, en az 3-5 milyon seçmenin oyları çalınabiliyorsa…
Politika veya siyaset, zengin olmanın veya bazı suçları ve suçluları aklamanın yolu gibi algılanıyorsa… En başta gelen saygınlıkta bir kamusal hizmet ve onur verici bir unvan olan milletvekilliği hakkında, kamuoyunda giderek ‘küplerini doldurmak için seçilip gidiyorlar’ gibi bir kanağat yerleşmekteyse…
Siyasi partilerdeki liderlik sultalarınca ‘parti içi demokrasi’ kavramı yok edilmekle kalmayıp, seçmen kitlerinin iradelerine de ipotek konup, memur gibi merkezden tayin edilip seçim listelerine yerleştirilen kişiler otomatikman seçtirilmekle “ulusal egemenlik ve demokrasi”
kavramları tartışılır hale getirilmişse…
Devam edecek. Hoşça kalın…
2 EYLÜL TOKAT GAZETESİ