DEMOKRASİ VE SİSTEM (31)

DEMOKRASİ VE SİSTEM (31)

DEMOKRASİ VE SİSTEM (31)

Bizim demokrasinin gelişmesini ve olgunlaşmasını sahiden istiyorsak (ki milletin herhalde en az %80’i bunu istiyordur), öncelikle ATATÜRK’ün ‘en büyük eserimiz’ dediği CUMHURİYET’i hem çok iyi anlamalı, hem de çok iyi korumalıyız.
TÜRK MİLLETİ, demokrasinin kör-topal yürümesine, hatta bir süre rafa kaldırılmasına katlanabilir ama cumhuriyetsiz yapamaz.
Cumhuriyet, halkın, hakimiyeti (egemenliği) doğrudan doğruya veya seçtiği temsilciler aracılığı ve kullandığı devlet şeklidir. Cumhuriyet, değişik ülkelerde farklı biçimler ve uygulamalar gösterdiği gibi, halk iradesi saf dışı yapıldığı halde, yönetimlerinin adlarında cumhuriyet kelimesi geçen devletler vardır. Bunun örneklerine bilhassa Ortadoğu ve Afrika ülkeleri arasında rastlanmaktadır.
TÜRKİYE’de Cumhuriyet, KURTULUŞ SAVAŞI’nın zaferle sonuçlanmasından sonra 29 EKİM 1923’te ilan edildi ve Türk Anayasası’na girdi. Osmanlı İmparatorluğu’nun devam ettiği süre içinde ‘monarşik ve teokratik’ esaslara göre yönetilen TÜRKİYE, Kurtuluş Savaşı sonunda gerçekleştirilen siyasi yapı değişiklikleri arasında Cumhuriyet idaresine de kavuşturuldu.
KURTULUŞ SAVAŞI süresinde ANKARA’da kurulan hükümet sistemi, adı bakımından cumhuriyet olmamakla beraber, fiilen bir cumhuriyet idi. Gerçekten de, halkın seçtiği bir meclis, yani yasama organı ve onun denetiminde bulunan bir hükümet vardı. Ayrıca, egemenliğin (Hakimiyetin) kayıtsız şartsız millete ait olduğu da ilan edilmişti. Bu bakımdan, meclis başkanı dışında bir devlet başkanı bulunmamakla birlikte, fiili yönetim şekli cumhuriyetti.
Devlete hakim olan siyasi iktidarın kaynağının dini ve ilahi niteliği kaldırılmış ve halka dayandırılmak suretiyle iktidarın kaynağı laik bir esasa bağlanmıştı.
Kurtuluş Savaşından sonra, İstanbul ve Ankara hükümetleri arasındaki ayrılık sona erdirildi ve devletin idare şekli de kesinleşti. O zaman yürüklükte bulunan 1921 Anayasası’nda yapılan değişiklikle Cumhuriyet resmen ilan olundu. Böylece o zamana kadar fiilen mevcut devlet şeklinin adı konulmuş oluyordu. Saltanatın kaldırılması ile ‘monarşik ve teokratik idare’de tarihe karıştı; fakat bir Halife (Abdül mecid Efendi) ve unvanı muhafaza edildi.
Saltanat kaldırıldıktan (1KASIM 1922) sonra, resmen devlet başkanlığı olmadığı için, bir aralık Halife’nin devlet başkanı olduğu da ileriye sürüldü. Cumhuriyetin ilanıyla, Halifenin devlet başkanı olamayacağı resmen açıklanmış oldu. Hilafetin kaldırılmasından (3 MART 1924) sonra ise, CUMHURİYET tam anlamıyla gerçekleşti.
Devam edecek. Hoşça kalın…

20 EYLÜL TOKAT GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir