DEMOKRASİ VE SİSTEM (48)
DEMOKRASİ’nin, bireylere doğuştan ve ayrıca vatandaşlık hukuku bakımından sağladığı hak ve hürriyetler rejimi olduğu kadar, birtakım kurallar, ilkeler ve ödevleri de aynı bireylere ve onların oluşturduğu kurum, kuruluş ve örgütlere yükümleyen bir yönetim biçimi olduğunu biliyoruz.
DEMOKRASİ, diğer yönetim biçimlerinden farklı özellikleri (ki, bunların başında sorumlu ve bilinçli birey kimliği yer alır) nedeniyledir ki, hem gelişmiş toplumlara özgü bir sistem olmakta, hem da çağdaşlığı yakalamak isteyen toplumları o düzeye çıkartmaya yarayan itici bir güç olmaktadır.
Ancak, tarihsel boyutta geçirdiği deneyimler ve çağdaşlık özlemiyle demokrasiyi seçmiş olmakla beraber, henüz tam gelişmişlik düzeyine ulaşamamış toplumlar, kendi geçmişleriyle bağlantılı bazı ayakbağlarının tuzağına düşme talihsizliğini de yaşarlar. Bunu TÜRKİYE DEMOKRASİSİ bağlamında irdelersek, karşımıza en başta ‘dinsel bağnazlık’ ve ‘siyaseti dine bulaştırmak’ türünden tuzaklar çıkmaktadır.
Siyaseti dine bulaştırmak, başka bir ifadeyle dini siyasetin bir aleti yapmak, toplumları her çağda kavgaya, kargaşaya düşürmüş ve geriye götürmüştür. Bunun böyle olduğu çoğu zaman biline biline, birtakım siyasi akımlarca din, siyasete bulaştırılmış ve ne yazık ki bu istismar halen de sürmektedir. Sürmektedir, çünkü dini kullanarak siyaset yapmak hem kolaydır, hem de çok etkilidir.
CUMHURİYET’in devrimci dönemleri olan ATATÜRK ve İNÖNÜ devirlerinde başkaldırsalar bile derhal bastırılan gerici akımlar, ne yazık ki 1950’den sonra, MENDERES dönemiyle birlikte yavaş yavaş din istismarı boyutunda ve kontrollü bir şekilde boy göstermiştir. 1960’ların sonlarına doğru aynı akım, ERBAKAN’ın kurduğu bir parti ile birlikte doğrudan bir siyasi partinin çatısı altına girebilmiştir. Bu girişim, aynı lider ve onun değişmez ekibi tarafından, 30 yıllık zaman diliminde, üç defa denenmiş ve üçü de aynı akıbete uğramıştır. Dini siyasallaştıran anlayışın üç partisi kapatıldı ama, hala uslanmamış olacaklar ki, kurulan dördüncü parti yolda, yüzüne değişik makyaj yapmış olarak yürüyor. Bu anlayışın son örneğini SURİYE gerilimi nedeniyle, öteki partiler gibi kendi parti meclisi toplantısında konuşma gereği duyan FP genel başkanı Recai KUTAN verdi.
Devam edecek. Hoşça kalın…
10 EKİM TOKAT GAZETESİ