BİR MİLLETVEKİLİNİN ANILARI (4)
( NOT: Ansızın başlayan ve birkaç günde geçer sandığım rahatsızlığım nedeniyle dizi-yazımıza ara vermek zorunda kalmıştım. Bu aralık 18 güne uzadığı için okurlarımdan özür dilerim.)
TOKAT eski Milletvekili Ömer Dedeoğlu’nun “ANILAR’ını yorumlamaya kaldığımız yerden devam edelim. Milletvekilimiz anılarında, yalnız milletvekili olduğu 1977-1980 yıllarını değil, ta gençlik hatta çocukluk çağına değin uzanan otuz yıllık bir zaman dilimini, ülke siyaseti açısından, sosyopolitik bir perspektifle irdelemektedir.
Ömer DEDEOĞLU, henüz 15-16 yaşlarında Lise 1.sınıf öğrencisiyken, TOKAT’a gelen bir siyasi liderle sırf kendi kararıyla görüşme yapabilecek düzeyde medeni cesaret sahibidir.
Gençlik yılları bir hayli hareketlidir. Bayramlarda okul adına şiir okuma görevi çoğu kez kendisine verilirdi. 1950’li yıllarda, yurdun her yanında Kıbrıs için mitingler düzenlenirken, Tokat’ta düzenlenen mitingde liseyi temsilen konuşmasının sonunda “…kan vereceğiz, can vereceğiz, fakat Kıbrıs’ı Makarios ve yandaşlarına vermeyeceğiz!” dediğinde uzun süren bir alkış kopmuştu. Bu konuşması, ileride milletvekilliği yıllarında yapacağı dış politikayla ilgili konuşmalar için bir nevi prova olmuştu.
Özgeçmişle ilgili kimi ayrıntılar, bir yazın türü olan ‘Anılar’ın ayırıcı (karakteristik) özelliğidir. Yazarını daha iyi tanımak ve anlamak bakımından, yazımızın konusu ‘Anılar’dan bir kesiti aynen aktarıyorum:
“Hukuk Fakültesini bitirip, askerliğimi yaptıktan sonra, doğup büyüdüğüm Tokat iline döndüm, avukatlık stajına başlar başlamaz beni Halkevi’ne üye yaptılar. Yapılan ilk genel kurul seçiminde Halkevi başkanlığına getirildim. Hızlı bir çalışma temposuna girdik, okuma yazma kursları, tiyatro festivalleri, folklor gösterileri ve çeşitli geceler düzenlendi. Bu çalışmaların devam ettiği günlerden birinde, birkaç Cumhuriyet Halk Partili, Adliye’ye gelerek, yapılan parti kongresinde en çok oyu alarak İl Yönetim Kuruluna seçildiğini söyledi. Önce şaka yaptıklarını düşündüm; çünkü benim partide kaydım dahi yoktu. Yönetime seçilen diğer partiler de durumu doğrulayınca, görevi kabul edemeyeceğimi, halen Halkevi başkanlığı yaptığımı, avukatlık stajımın devam ettiğini, mesleğe başlayıp para kazandıktan sonra politikaya atılabileceğimi söyledim. Buna rağmen il yöneticileri ısrarla toplantılara beni de beklediklerini söylüyorlardı. Bu durum bir yıl kadar devam etti. Bir yıl sonra Halkevi seçimleri yapıldı, başkanlık görevini de devredip, CHP’ye kaydımı yaptırdım.”
“Ailemizde siyasetle uğraşan kimse yoktu. Annem ve babam dinlerine bağlı kendi hallerinde insanlardı. Annem eski yazı okumayı bilirdi, babamın ise okuma yazması yoktu. Annem ATATÜRK hayranı idi, ‘Ulusu yurdu O’dur kurtaran” diye şiirler okur, dua ederdi. EDİSON içinse ‘Cennete o gitmezse kimse gidemez’ diyen aydın düşünceli, akıllı, sağduyulu bir kadındı. Üç kardeştik, en büyüğümüz ablam ev hanımıydı, ağabeyim ticaretle uğraşıyordu. Tokat Öğretmen Okulu’nda öğretmenlik yapan eşim ise benim siyasetle ilgilenmemi başlangıçta hiç istememişti. Ne var ki bu konudaki ısrarımı anlayınca, beni olduğum gibi kabullenme yolunu seçti.”
“Bunları düşünürken, başkanın anonsu ile yemin sıramın geldiğini anladım.”
“Devletin bağımsızlığını, vatanın ve milletin bütünlüğünü koruyacağıma, milletin kayıtsız şartsız egemenliğine, demokratik ve laik cumhuriyet ilkelerine bağlı kalacağıma ve halkın mutluluğu için çalışacağıma namusum üzerine söz veririm”
Devam edecek. Hoşça kalın…
7 OCAK TOKAT GAZETESİ