“Yurtta Barış, Dünyada Barış! “ (2)

“Yurtta Barış, Dünyada Barış! “ (2)

“Yurtta Barış, Dünyada Barış! “ (2)

Terör ölüm demektir. Yoketmeye ve kendisi de yokolmaya şartlanmış terörizmin geçerli bir mantığı olamaz. Hayatla her türlü bağı ve bağlantıyı koparıp attıktan sonra geriye ne kalır ki? Bu hayattan kopuk mantıksızlık ne denli düşündürücü ise, Dünya’nın Dünya Devletlerinin terörizmi bir türlü önleyemeyişi de o denli düşündürücü olmaktadır. Dünyanın egemenleri ve yöneticileri, daha çok geç olmadan, külahlarını önlerine koyup derin derin düşünmelidir.
Dünya egemenleri, bugüne dek, çözüm yolunda üzerine doğru-dürüst eğilmedikleri eğitimsizlik, işsizlik, eşitsizlik, adaletsizlik, yoksulluk, yolsuzluk gibi sorunlara, daha çok geç olmadan, çözüm yolları aramalı ve bulmalıdır. Kötülük, bir “bumerang” gibi kendilerine dönünce “ebedi adalet” söylemiyle operasyon yapanların, “ADALET” kavramını, sadece “ suç ve ceza” ikilemine indirgemeden düşünmeleri gerekirdi. Acaba terör denilen “yoketme ve yokoluş eylemi”, dünya devletlerinin yılda trilyon dolar ölçeğindeki silahlanma yarışlarına harcadıkları paranın yarısıyla bile, yukarıda saydığımız sorunları giderme ve daha güzel bir dünya kurma yolunda gerçekten çaba gösterilse, o sorunların bataklığında üreme olanaklarını böylesine kolayca bulabilir miydi?
Tüm insanlar arasında, uluslararasında kin ve nefret değil, bağışlama ve sevgi, düşmanlık değil dostluk, savaş değil barış, sömürü değil paylaşım köprüleri kurmak için, ne gerekiyorsa yapmanın zamanı gelmiş geçmektedir.
“YURTTA SULH, CİHANDA SULH İÇİN ÇALIŞIYORUZ.”
ATATÜRK’ün bu ünlü sözü, 20 NİSAN 1931 tarihinde, seçim dolayısıyla Millete yayınladığı beyannamede yer almıştır. Bu sözün, bilhassa günümüz dünyasında daha da çarpıcı hale gelmiş önemini açıklamaya gerek var mı?
ATATÜRK”ün Dünya barışına ilişkin diğer örnek sözleri:
“Dış işlerinde dürüst ve açık olan siyasetimiz özellikle barış fikrine dayanır. Milletlerarası herhangi bir meselemizi barışçı yollarla çözmeyi aramak bizim menfaat ve zihniyetimize uyan bir yoldur.(1 KASIM 1929)
“TÜRKİYE’nin güvenliğini gaye tutan, hiçbir milletin aleyhinde olmayan bir barış istikameti bizim daima tek ilkemiz olacaktır.” (1 KASIM 1931)
“Eğer devamlı barış isteniyorsa, kitlelerin vaziyetlerini iyileştirecek milletlerarası tedbirler alınmalıdır” (21 HAZİRAN 1935)
“Barış yolunda nereden bir hitap geliyorsa, Türkiye onu, istekle karşıladı ve yardımlarını esirgemedi.” (1 KASIM 1937)
“Barış milletleri refah ve saadete eriştiren en iyi yoldur” (1 KASIM 1938)
Atatürk’e göre sürekli barışın şartı nedir?
“Eğer devamlı barış isteniyorsa, kitlelerin vaziyetlerini iyileştirecek milletlerarası tedbirler alınmalıdır. İnsanlığın bütününün refahı, açlık ve baskının yerine geçmelidir. Dünya vatandaşları, açlık, haset, açgözlülük ve kinden uzaklaşacak şekilde eğitilmelidir.” (21 HAZİRAN 1935)
ATATÜRK’ün Savaş hakkındaki düşüncesi:
“Ne yapıp yapıp şu veya bu sebepler için, milleti savaşa sürüklemek taraftarı değilim. Savaş zaruri ve hayati olmalı. Hakiki kanaatim şudur: “Milleti savaşa götürünce vicdanımda azap duymamalıyım. ‘Öldüreceğiz’ diyenlere karşı ‘ölmeyeceğiz’ diye savaşa girebiliriz. Lakin millet hayatı, tehlikeye maruz kalmayınca, savaş bir cinayettir”(16 MART 1923)
ATATÜRK saldırı silahları hakkında ne düşünüyordu?
“En geniş manasında hücum silahlarının tamamiyle kaldırılması başlangıçtan beri bağlı bulunduğumuz bir noktadır”. “Bundan başka bir umumi saldırmazlık andının ve bir ‘silahları sınırlandırma ve indirme taahhüdünün’ son derece faydalı olacağında tamamiyle mutabıkız. (19 MAYIS 1933, ABD Başkanı Roosevelt’in dünya devletleri reislerine ve ATATÜRK’e gönderdiği hitabeye telgrafla verilen cevaptan bir bölüm)
Başkaca yoruma gerek var mı? Hoşça kalın…

26 EYLÜL TOKAT GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir