İNSAN HAKLARI (2)

İNSAN HAKLARI (2)

İNSAN HAKLARI (2)

Dünkü yazımızda, “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi”nin içeriği ile buna uymayı taahhüt etmiş devletlerin tutumları (ki BM’e üye 200’den fazla ülkenin tutumları söz konusudur), özellikle dünyayı yönetme konumundaki başta A.B.D.olmak üzere büyük devletlerin samimiyet sınavı sayılabilecek en ağır insan hakları ihlali cümlesinden örgütlü terör ve savaşların bir türlü önlenemeyişi yanı sıra, kişisel sorumluluk alanına giren bireysel şiddet ile organize şiddet üzerinde durmuştuk.
Bundan maksadımız, insan haklarının korunması ile bunun zıttı insan haklarının ihlali (bozulması) meselesinin, zaman zaman “işkence” ve benzeri olaylarla gündeme geldiği üzere, bazı devlet birimlerinde bazı görevlilerce insanlara uygulanan kötü muamele veya kaba kuvvetten ibaret olmadığını vurgulamak idi. Elbette bu husus da çok önemlidir. İşkence yapmak suçundan hüküm giyen devlet görevlilerinin de olduğu biliniyor. Bu tür olayların daha çok karakollardaki gözaltı sırasında veya cezaevlerinde ortaya çıktığı iddia edilmektedir. Tıpkı “terör” gibi “işkence” de bir insanlık suçudur. Bunların önlenmesi için uluslararası birçok sözleşme imzalanmıştır. TÜRKİYE bu konuda veya başka bir nedenle haksızlığa uğradığını varsayan vatandaşlarına kendi Mahkemeleri ötesinde “AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi”ne başvuru hakkı tanımıştır.
İNSAN HAKLARI’nın korunması ve bu konuda vatandaşlardan gelebilecek şikâyetleri kabul ve takip etmek, olayların sorumluları hakkında işlem yapmak üzere İçişleri Bakanlığı’nda ve Valilikler katında “İnsan Hakları Kurulları” oluşturulmuştur. Bu tür uygulamaları daha da genişletmek ve geliştirmek mümkündür. Örneğin Bursa ilimizde ilginç bir uygulama başlatılmıştır.
Bursa İl Emniyet Müdürlüğü’nde başlatılan uygulama şöyledir: Emniyet Müdürlüğü bünyesindeki asayiş veya terörle mücadele şubelerinde veya polis karakollarında herhangi bir nedenle gözaltına alınmış kişi veya kişiler hakkında, gözaltına alınma anından itibaren yapılan bütün işlemler, her türlü sorgulama ve alıkoyma süreçleri resmi kayıtlara ve VCD’lere alınmakta, ayrıca bunların birer kopyası Cumhuriyet Savcılığına ve gözaltındaki kişi veya kişilerin yakınlarına iletilmektedir. Böylece saydamlık (şeffaflık) ilkesi geçersiz kılınmaktadır. Bu uygulamaya Bursa İl Emniyet Müdürlüğü “Birlikte İletişim Projesi” adını vermiştir. Bu uygulamanın bir faydası da, gözaltılarda bazı hatırlı veya nüfuzlu kişilerin devreye girerek gözaltı işlemine müdahale etmelerini önlemek suretiyle “kanun önünde eşitlik” ilkesini korumaktır. Yine bu “Birlikte İletişim Projesi” kapsamında basın-yayın kuruluşlarınca istenecek bilgilerin derhal verilmesi öngörülmüştür.
Burada basın-yayından söz açmışken, zaman zaman bazı kendini bilmez kişi veya kişiler tarafından basın-yayın kuruluşlarına, televizyon merkezlerine, gazete bürolarına, gazetecilere, TV kameramanlarına yapılan haksız saldırıları da, insan hakları bağlamında şiddetle kınıyoruz. Tıpkı bütün insan hakları ihlallerini kınadığımız gibi. Basın-yayın, radyo ve TV’ler, Gazeteler, gazete muhabirleri, kameramanlar ne yapıyor? Bilgilendiriyor, eğlendiriyor, haber veriyor, yorum yapıyor, birey-toplum ve devlet arasında iletişim kuruyor, kamuoyu oluşturuyor, halk adına denetleme görevi yapıyor, demokrasiyi işletiyor. “Basın özgürlüğü” denen özgürlük de aslında gazetecilere tanınmış özel bir özgürlük olmayıp, herkesin yararlandığı “iletişim özgürlüğü” dür. Bu böyle olduğu halde kimi kendini bilmezler, kendi bindikleri dalı kesebiliyor. Basın ya da iletişim özgürlüğünden sonuna kadar yararlanıp da, karşıtlarına cevap hakkı tanındığında aynı basından davacı olan densizler ve nankörler de maalesef görülmektedir. Cumhuriyet Savcılarının iyi niyetten yoksun bu gibi girişimlere daha baştan geçit vermemesini temenni ederiz.
Hoşça kalın…

13 ARALIK TOKAT GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir