Özgürleştirme (!)

Özgürleştirme (!)

Özgürleştirme (!)

20 MART 2003 Perşembe sabahının alaca karanlığında dünya halklarının “SAVAŞA HAYIR!” (NO WAR!) çığlıkları arasında başlatılan vahşi saldırı, nihayet 10 NİSAN 2003 Perşembe günü BAĞDAT’ın düşmesiyle direnişi kalbinden vuruyor, ancak IRAK HALKI’nı kurtarma (!) ve özgürleştirme (!) harekâtını, ülkenin başka neresinde (Basra, Musul, Kerkük, Necef vb. ) direniş varsa, oraya da ölümcül bomba ve füzelerini yağdırarak sürdürüyordu.
8 NİSAN günü BAĞDAT’a giren ABD tankları medyayı da hedef almıştı. FİLİSTİN OTELİ’ndeki haberciler, arkadaşlarının ölüm haberini dünyaya ağlayarak duyurmuştu.
Çok zor ve tehlikeli ortamlarda görev yapan savaş muhabirleri 8 NİSAN’da “Kara gün”ü yaşadı. Tarafsız yayınıyla, saldırının vahşetini gün be gün, hatta an be an dünyaya gösterdiği için ABD’yi kızdıran EL CEZİRE-TV’nin Bağdat bürosuna tanklar ateş etti. Abu Dabi TV’ye de tank ateşi açıldı. Ağır yaralı El Cezire Muhabiri Tarık Eyüb kurtarılamadı.
Bu olayın şoku geçmeden Bağdat’taki yabancı gazetecilerin üssü FİLİSTİN OTELİ’nde başka bir dehşet yaşandı. Bir ABD tankı 16. katı hedef aldı. Reuters muhabiri Ukraynalı Taras protsyuk ile İspanyal kameraman Jose Couso can verdiler. Couso, kendilerine ateş edilirken “Telecina” kanalının yayın çekimini yapıyordu. İngiliz SKY-TV muhabiri David Chater, saldırının hemen ardından, yaşadıkları dehşeti ve arkadaşlarının ölümü tüm dünyaya gözyaşlarıyla anlatmıştı.
Böylece 20 MART’tan 8 NİSAN’a savaş bölgesinde görev yapan gazetecilerden kör yâda kasıtlı kurşunlara kurban gidenlerin sayısı (11) olmuştu. Bir çok gazeteci de yaralanmıştı.
8 NİSAN olayının ardından dünyadaki tepkiler çığ gibi büyüyordu. İlk tepki ULUSLARARASI GAZETECİLER FEDERASYON’undan (FIJ) GELDİ. FIJ, Filistin Oteli’ne düzenlenen saldırıyı şiddetle kınayıp “MEDYANIN KARA GÜNÜ” ilan ederken, olayı “Savaş suçu” olarak yorumlamış ve sorumlularının yargılanması gerektiğini bildirmişti.
Demokrasi şampiyonu (!) ABD ve İNGİLTERE’yi yöneten savaş çetelerinin orduları sivil halkı ve çocukları vurarak dünyanın en zengin petrol kaynaklarına sahip bir ülkeyi teslim alırken ve bunu o halkı kurtarmak ve özgürleştirmek için yaptığını iddia ederken, yandaş olmayan tarafsız medyayı vurarak herhalde özgürleştirme (!) operasyonunu tamamlamak istemişlerdi.
11 NİSAN Cuma günü ise, MUSUL’da bir yağma olayını canlı yayınla haber yaparken SKY-TÜRK TV muhabiri Kemal Batur ve SHOW TV kameramanı Mesut Gengeç çapraz ateş altında kalarak yaralandıkları halde olan-biteni görüntülemeye ve haber geçmeye devam etmişlerdi. Bu kahraman gazetecilerimizin yardım isteklerine ABD’nin şımarttığı Kürt peşmergeler gülüp geçmişler, nihayet durumdan haberdar olan bir Türk Özel kuvvet timi onları Diyarbakır Dicle Ü. Hastanesi’ne getirmişti.
Can ve kan pahasına, ölümle burun buruna görevlerini dürüstçe ve cesaretle yapan gazetecileri saygıyla ve ölenleri rahmetle anıyoruz.
IRAK’ta özgürleştirdikleri (!) halkı şimdilerde yağmaya, açlığa, susuzluğa, karanlığa ve kaosa teslim eden savaş çetelerini de şiddetle kınıyor ve lanetliyoruz.

20 NİSAN TOKAT GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir