BAKÜ’DE Bir TOKATLI…
22 Ağustos 2003 tarihli TOKAT Gazetesi’nin manşetinden verilen “Yazarımız OSMAN BAŞ Uluslararası Fahri Doktor Ünvanı Aldı” haberi, TÜRK Kültürünün engin ufuklarında ‘bilinen’e ve ‘bilinmez’e hep telaşlı ve uçarı bir heyecanla kanat çırpan, varmak istediği menzillere doğru ‘yüreğimi avuçlarımda tuttum’ diyebilen bir adanmışlıkla yol alan ‘bozkırın yalnız adamı’nın tekilliğinden çıkararak TOKAT-BAKÜ hattında çoğullaşan bir olayın hikâyesi.
Eğitimci-yazar, şair sıfatlarından ayrıca TOKAT Gazetesi’nin köşe yazarlarından olmasıyla övünç duyduğumuz, Osman BAŞ, yıllar dır emeğinin geçtiği ‘TOKAT KÜLTÜR ARAŞTIRMA DERGİSİ’ ve son birkaç yıldır yayın yönetmeni olduğu “Tokat KÜMBET dergisi” “Gök Bakışlı Gül Yüzlüm”, “Buğday Tenli Papatyam” adlı şiir kitapları yanında “Hey Onbeşli, Hey Onbeşli” adlı dermece (antoloji)’nin rüzgârlarıyla da yelken şişiren teknesinde yol alırken 15 TEMMUZ 2002 tarihinde, kendisine değişik bir görev verilmişti. T.C. Başbakanlık TİKA (Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi)’da BAKÜ Program Koordinatörü olmuştu.
15 TEMMUZ 2002’de başlayıp 14 MART 2003’de sona eren 7 ay 29 günlük kısacık görev süresine çok şeyler sığdırmasını bilmişti şairimiz. Zaman zaman hem TÜRKİYE, hem de AZERBAYCAN sözcülerinin ağzından duyduğumuz “Bir millet, iki devlet”, “Kaderde, tasada, kıvançta birlik” söylemlerinin lafta kalmaması için kendi adına neler yapabileceğini düşünerek yola koyulmuştu. Orada bir kültür elçisi olmanın ötesinde gönül eri bir derviş edasıyla karınca misali bir uğraş vermişti.
Böylesi bir uğraş boşuna değildi. Takdire şayan bir uğraştı ki. BAKÜ’ de VEKTOR adıyla maruf “Beynelhalk Elm Merkezi İlmi Şurası’nın 14 AĞUSTOS 2003 tarihli kararıyla OSMAN BAŞ’a fahri doktorluk diploması, ertesi gün yapılan bir törenle ve;
“Türk medeniyetinin ve edebiyatının inkişafındaki faaliyeti ve AZERBAYCAN-TÜRKİYE kardeşlik ilişkilerinin gelişmesindeki hizmetlerinden dolayı…” gerekçesiyle veriliyordu.
Diplomayı veren kurumun, uluslararası itibar ve perestije sahip bir kuruluş olması da, verilen belgenin manevi değerini ayrıca artırıyordu.
Eh artık, “Yorgunum…/Samanyoluna akmıyorum artık” diyen şairimiz de “uzaklara doludizgin akan umutlarını” bozkırlarda topladığı papatyalar gibi birazcık da ellerinde tutmayı deneyebilirdi…
1 AĞUSTOS TOKAT GAZETESİ