ADAM OLANA ÇOK BİLE!?.
21 ŞUBAT krizinden beri 4.5 ay geçti. Bugün ne haldeyiz? Şu bir gerçek ki krizin artçı şokları devam ediyor. Kimilerine göre krizi atlattık; kimilerine göre atlatamadık. Kimine göre bu bir ekonomik depremdi, kimine göre de ekonomik kaza. Kimbilir belki de bir “doğal afet” idi yaşadığımız olay. Buna da takdir-i ilahi denirdi.
Ya da şöyle bir şey olmuştu. Yolda gidiyorken, ve her şey normal iken, aniden teker patladı. Bundan kim sorumlu? Tabii ki patlayan lastik. Var mı bir sorumlusu? Yok.
Veyahut makûs talihimizdi bütün bu olanlar. Ne yapsak boşuna. Bir türlü yenemiyorduk işte makûs talihimizi. Hem sonracığıma bir canavarlar ülkesi değil miydik?
Ne hikmetse bir takım canavarlar musallat olmuştu bu güzelim ülkeye. Enflasyon canavarı, faiz canavarı, zam canavarı, trafik canavarı… Yıllar yılı bu canavarlarla boğuşup duruyorduk. Bir yandan da bunlara karşı bizleri koruyacak kurtarıcı masal kahramanları çıkıyordu ortaya. İşte bu hengâmede olanlar oluyordu. Bu arada en faal sektör, “hortumcular sektörü” imiş. Talancılar ve vurguncular meğerse işi bitmiş. Ekonomi iç ve dış borç sarmalında dibe vurmuş. Acı gerçeğimiz bu imiş ama, masal kahramanlarımız işlerin hep yolunda olduğunu söylüyordu bize.
Derken, derken, bir sabah uyandık, dediler ki “iflas ettik; iflas ettiniz!” Böylece, son krizin faturası da geniş halk yığınlarına, yani işçiye, köylüye, memura, emekliye, esnafa kesildi. Doğru dürüst işi olmayan, asgari ücreti dahi bulamayan garibanların umutları söndü. Bu arada Cumhuriyet tarihinde görülmedik bir şey oldu; esnaf yığınları ve köylüler sokaklara dökülüp, ekonomik programları protesto ettiler.
Ancak demokrasilerde çare tükenmezdi. Bir kaos yaşanırken yeni bir kurtarıcı bulunmalıydı. Bu kurtarıcı dışarıdan gelmeliydi, içeriden olmazdı, bir Mesih gibi algılanmalıydı. Üstelik bu yeni kurtarıcı, güçlülük simgesi ABD patentli, dünya ekonomisini yöneten IMF ve DÜNYA BANKASI destekli olmalıydı ki, kimsenin ‘gık’ı çıkmasın ve toplumu taze bir umut dalgası sarsın. Hemi’de dışardan gelen kurtarıcı, içerdeki kurtarıcıları da kurtarmalıydı. Onlara yönelen yoğun eleştiri oklarına karşı kalkan olmalıydı. Nitekim öyle de oldu. Böylece zaman kazanıldı. Taraflar arasında ufak tefek sürtüşmeler olsa da işler pek de fena gitmiyordu.
Böyle böyle ‘umuda yolculuk’ sürerken, yeni bir kaza oldu. TÜRK TELEKOM’un başına “yok senin adamın, yok benim adamım gelsin” çekişmesi, bayağı pahalıya mal oldu. IMF ve ardından DÜNYA BANKASI, verecekleri kredi dilimlerini (3.5+1.1=4.6 milyar dolar) erteledi, yani dondurdu. Ne olacak şimdi? Şu önümüzdeki 3. ay, en kritik dönem. İhracat mevsimi. İhracatçı sektörü bir miktar döviz ayırmanız gerek ki. (1) verip (3) alasınız. Ülkeye döviz kazandırasınız. Herhalde DERVİŞ Baba IMF’yi ikna eder de dondurulan krediler açılır.
Ortalıkta böylesi karamsar bir hava eserken, büyük bir gazetede gördüğümüz haber, yeni bir umut ışığı gibi parıldıyordu. Haberin başlığı şöyle:
“KRİZİN İLACI YERİN ALTINDA” “İki trilyon dolarlık yeraltı zenginliğine sahip olan TÜRKİYE, bu madenleri işlemesi halinde yıllık 30 milyar doların üzerinde gelir elde edebilecek”. Yanlış okumadınız; “İki trilyon dolarlık yer altı serveti. Ve bundan elde edilecek yıllık 30 milyar dolar gelir!”.
Ne dersiniz? Deriz ki, adam olana çok bile! Hoşça kalın…
12 TEMMUZ TOKAT GAZETESİ