ADI KONULMAMIŞ SAVAŞ

ADI KONULMAMIŞ SAVAŞ

ADI KONULMAMIŞ SAVAŞ

Yine terör, yine sinsi ve hain bir saldırı… Yıllardan beri olduğu gibi, yani değişen bir şey yok… Son bomba 31 EKİM 2010 Pazar günü saat: 10.38’de İSTANBUL’un göbeğinde patladı. TAKSİM Meydanı kana bulandı. Bölücü terör örgütünün sözde ateşkes, sözde eylemsizlik ilân ettiği sürenin sona ereceği günün sabahında. Eylemsizlik süresinde bu kaçıncı eylem??? Bu ülkede ‘eylem’ in hem de ‘kanlı eylem’in adı eylemsizlik (!) olmuştur. Kara propaganda bu yanıltmacayı da becerebilmektedir. TAKSİM’de 32 yaralı (15’i polis, 17’si sivil masum insanımız) ölümden kıl payı kurtulmuştur. Canlı bombanın hedefi nöbet değişimi yapan polis ekipleriydi ama yıllardır süren bölücü terörün asıl hedefi, polis ve askeriyle tüm TÜRKİYE halkı ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ülkesi ve milletiyle bütünlüğü değil miydi?.
TAKSİM’deki terör eyleminin ardından da tıpkı benzeri her eylemde olduğu gibi, yine o bildik demeçler, o malûm kınama sözcükleri sergilendi. ‘Bunu yapanları şiddetle kınıyoruz!’ türünden demeçlerin ya da ‘Terörle bir sonuç alınamaz’, ‘terörle hiçbir yere varılamaz’ gibisinden öğütlerin bir etkisi veya yararı olsaydı, TÜRKİYE 26 yıldır böylesine kan ve can kaybetmez, işi çoktan bitirmiş olurdu. Çok kararlı siyasî hedefleri olan, içten ve dıştan sürekli destek bulan bir terör örgütüne yönelik o türden demeç ve sözcüklerin artık hiçbir anlamı kalmamıştır.
Ve işin garibi, bölücü terörün aslî failleri ve siyasî aktörleri, hem bir yandan terör kartını ustalıkla ve acımasızca kullanıyor, TV kanallarında ve internet sitelerinde devlete millete tehditler savuruyor ve pekâlâ birtakım sonuçlara da ulaşıyorlar; hem de öte yandan, milletle dalga geçercesine ‘barış’tan, ‘demokrasi’den ve hattâ ‘birlik-beraberlik’ten de sık sık dem vurmaktan geri kalmıyorlar.
Ülkemizde son 30-40 yıldır olup bitenlere gerçekçi gözle bakılınca görülen manzara şudur: TÜRKİYE coğrafyasında hesabı olan ve bu toprakların zengin kaynaklarına göz diken emperyal güç odakları, LOZAN’ı rafa kaldırıp SEVR’i sahneye koymak için, ATATÜRK Cumhuriyeti’ni tasfiye etmek için bölücü kartları, taşeron terör örgütünü, karşıdevrimcileri ve işbirlikçileri de kullanarak çok ince politikalarla kendi stratejik hedeflerinin peşindeler. Daha açıkçası ortada adı konulmamış ya da resmen ilân edilmemiş bir savaş var. Savaş ya kabul edilir, ya edilmez. Düşmanın insafına veya merhametine sığınılarak bir savaşın kazanıldığını tarih kaydetmiyor.

3 KASIM TOKAT HABER GAZETESİ

administrator

    Related Articles

    Bir yanıt yazın

    E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir