BASIN HÜRRİYET ve SANSÜR
Düşünce hürriyetin doğal bir yansıması olan ifade özgürlüğüyle ilgili bir kavram olan SANSÜR, her türlü yayının (özellikle basının), sinema ve tiyatro eserlerinin resmi makamlarca önceden denetlenmesi işidir.
ANAYASA, herkesin, düşünce ve kanaat hürriyetine sahip olduğunu, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resimle veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklayabileceğini ve yayabileceğini belirtir. Demokratik bir toplumun ‘olmazsa olmaz’ bir şartı olan BASIN HÜRRİYETİ, gazete ve dergi çıkarma hakkı, kitap ve broşür yayımı, önceden izin almaya bağlanamayacağı gibi, sansüre de tabi tutulamaz.
Ancak ANAYASA md. 28 “Basın hürdür sansür edilemez” hükmünü koyduktan sonra, kanunla yapılabilecek sınırlamaları belirtir ve hâkim tarafından verilecek kararlar dışında, olaylar hakkında yayın yasağı konulamayacağını gösterir.
Bizim basın tarihimizde ilk sansür uygulaması, 1867’de Ali Paşa’nın sadrazamlığı sırasında yürürlüğe giren kararnameyle başlamıştır. “Kararname-i Ali” adıyla meşhur olmuş ilk sansür mevzuatıdır. Sultan Abdülhamit (2) döneminde sansür ağırlaşarak devam etmiştir. 1867-1876 tarihleri arasında başta Ahmet Mithat Efendi olmak üzere birçok yazar, sürgün ve başka cezaları göze alarak, çeşitli gazeteleri çıkartmayı başarmışlardır.
1876 Anayasası md. 12’de “Matbuat (basın) kanun dairesinde serbesttir” hükmü konulmuştu. Ancak kısa süren 1. Meşrutiyet döneminden hemen sonra bir hükümet kararıyla basına resmen sansür konuldu. Bu karara göre devletin sınırları içinde yayımlanan bütün gazeteler, basılmadan önce İstanbul’da Matbuat İdaresi, eyaletlerde mahalli idarelerce görevlendirilen memurlar tarafından sansürden geçiriliyordu.
23 TEMMUZ 1908’de İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra SANSÜR, kendiliğinden ortadan kalktı. Daha sonra basın hürriyeti yeni esaslara bağlandı. Sansürün kalkmasıyla birlikte İstanbul’daki gazete, dergi ve kitap yayınında adeta bir patlama yaşandı. Öyle ki, çıkan gazete sayısı, kısa bir sürede yüzleri buldu.
‘SANSÜR’ün tarihçesinin bizdeki basın açısından önemi nedeniyle, her 23 TEMMUZ günü “SANSÜR’ÜN KALDIRILIŞININ YIL
DÖNÜMÜ” olarak kutlanmaktadır.
Yıl dönümlerini kutlamak iyi hoş da, geçen yıllar ve dönemler itibariyle geçmişe ve günümüze, ‘yine de sansür yapılmış mı, yapılmamış mı; ve bugün hala sansür var mı, yok mu?’ Sorusuyla baktığımızda ne görürüz?
Bu soruya gerçekçi bir cevap vermek gerekirse, bizde ‘SANSÜR’, (anayasal sınırlamalar ötesinde) hiçbir zaman kaldırılmadı. Sadece sansürün niteliği ve uygulama şekilleri dönem dönem değişikliğe uğradı. Bunun nasıl olduğunu inşallah başka bir yazıda yorumlarız.
23 TEMMUZ TOKAT GAZETESİ