BASIN’ın EVRİMİ (4)
Bu yazı dizimizin 1. bölümünde: dünyada henüz gazete yokken, 16 yüzyılda Avrupa’da gelişmiş olan ticaret aleminde kullanılan “Haber Mektepleri” iletişiminin varlığından sözetmiştik. 17.yüzyılın başından itibaren haber mektuplarının yerini basılı gazeteler almış, Almanya, Fransa, Hollanda ve İngiltere başta olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesinde yayın faaliyetleri süratle artmıştır.
Avrupa’da 1609’larda başlayan gazetecilik, Türkiye’ye 1790’larda gelebilmiş, bu tarihte İstanbul’da Fransız Sefareti’nce Fransızca gazeteler yayınlanmağa başlamıştır. 1831’de ilk Türkçe gazete “Takvimi Vekayi” yayın hayatına girdi. 1865’de yürürlüğe konan ilk Basın Kanunu ile basın ve yayın faaliyeti büyük ölçüde baskı altına alınmıştır. 1908’de ilan edilen 2. Meşrutiyet’ten sonra ancak, çok sayıda gazete çıkartılabilmiştir.
1923’de Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, 1928’de gerçekleşen “Harf İnkılabı”, BASIN faaliyetlerine hız kazandırmıştır. Sansürün kaldırılması, daha sonra 1961 Anayasası ile basın hürriyetinin teminat altına alınması basın tarihimizin önemli gelişmeleri arasındadır.
BASIN’ın cam damarı “BASIN HÜRRİYETİ”, daha kapsamlı bir ifadeyle “İLETİŞİM ÖZGÜRLÜĞÜ”dür. Basın hürriyeti, kamusal bir hizmet sunan Basın’ın işini kolaylaştırmak, halkın haber alma ve bilgilenme hakkını güvenceye bağlamak içindir. Bugün Devlet ihaleleri, Basın’ın önünde aleni yapılmaktadır. Hür Basın, demokratik açık rejimin teminatıdır. Demokrasinin olduğu yerde hür basın vardır. Totaliter rejimlerde ise ne hür basından hatta ne de basından sözedebilir. Sadece emirle istenen şeyi yazabilen basın mensupları vardır ki, bunlara da gazeteci sıfatı verilmez.
Basın hürriyeti, gazeteciye tanınmış özel bir hak olmaktan çok, demokratik bir toplumda herkesin yararlandığı, herkes için lazım olan bir haktır. İletişim özgürlüğünü yaşayan ülkeler, bu özgürlüğe gökten inen bir nimet gibi kavuşmadı. Uzun bir mücadele sürecinden geçip bir bedel ödeyerek kavuştular.
1787’de kabul edilen A.B.D. anayasanın ilk maddesi şu ibareyi taşımaktadır: “Amerikan Kongresi söz, din ve basın hürriyetini kısıtlayıcı kanunlar çıkartamaz.” Bu madde daha sonraları türlü şekillerde tefsir edilmiş, hatta hükümet aleyhine yalan neşriyata karşı cezai hükümler getirilmiştir. Buna rağmen, hür basının anayasal hükümlerden çok halkın ve hükümetin genel tutumuna, kamuoyundaki zihniyete tabi olduğu anlaşılmıştır.
Hoşça kalın…
26 MART – TOKAT GAZETESİ