BİR KADININ İSYANI (1)
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ, İstanbul Taksim Meydanı’nda toplanan bazı anarşist gruplar, Taksim Meydanını ve Beyoğlu’nun arka sokaklarını savaş alanına çevirdiler. Kendilerini dağıtmak isteyen polisi taşladılar. Atatürk heykelini de taşlayan saldırganlar, birçok dükkân ve işyerini de tahrip ettiler.
TV haberlerinde olayların görüntülerini izleyenler, ekranlardan birine yansıyan bir kadının sözlerini, o gün yaşanan geriliminin doruk noktasında tüm Türkiye’ye yönelen uyarıcı bir mesaj gibi algılamış olabilirler.
Ne diyordu, o her halinden sade ve iyi bir vatandaş olduğu belli olan kadın? Nasıl bir seslenişti ki o, toplumsal vicdanın bam teline dokunmuştu.
8 MART Dünya Kadınlar Gününde, Beyoğlu’nun bir yan sokağında, dizginlerinden boşanmış bir sürünün barbarlığına tanık olmuş bir kadın, yürüdüğü kaldırımda donup kalmış gibi bir an durup;
“Yeter artık, bu ne biçim iş, bizim yaşama hakkımız yok mu?” diye isyan ediyordu.
Oradan geçen bir TV kamerası da, kaldırımdaki çaresiz kadının haklı isyanını o anda tespit ederek özgün ve çarpıcı bir haber yapmıştı.
Evet, haklı bir isyandı o sesleniş.. Neden derseniz, uzun boylu kafa yormaya gerek yok ki…..
Artık, bu ülkenin sade ve iyi vatandaşları, kavgadan, gürültüden, anarşi ve terörden bıkıp usanmıştı. ‘İllallah’ demişti.
Sade ve iyi vatandaş huzur istiyordu.
Sade ve iyi vatandaş, her türlü çetenin, mafyanın ve terörist grupların yola getirileceği bir devlet otoritesini düşlüyordu.
Sade ve iyi vatandaş, kendisinin ve çocuklarının daha sağlıklı ve güvenli bir ortamda yaşamasını diliyordu.
Devamı yarın. Hoşça kalın….
10 MART – TOKAT GAZETESİ